BİR SÖZCÜKTEN NELER ÇIKIYOR!
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
*-Hep yanlışımı buluyor!
Her zaman söylüyorum;
Benim yaşamımda iki önemli isim hep favorim olmuştur.
Birincisi ilk genel yayın müdürüm Attila İlhan diğeri de son patronum ve ağabeyimiz Aydın Bilgin...
Her ikisi de özellikle Türkçe ve yabancı diller ve sözcükler üzerine değme bilgine ders verecek nitelikteler.
Bunları abartısız söylüyorum...
Attila İlhan ile çalışanlar da, örneğin: Okan Yüksel, Erol Akıncılar, Lütfü Dağtaş, Yaşar Aksoy, Kaya Çelikkanat, kendisinin ne kadar titiz olduğunu bilir.
Hatta anımsadığım kadarıyla ilgi alanının dışında olmasına rağmen yıllardır kullandığımız ‘minisküs’ sözcüğünün aslında ‘meniskus’ olarak yazılıp okunması gerektiğini belirtmiş, ‘Bir ülkeyi yıkmak, çökertmek ya da kansız işgal etmek istiyorsan dilini ve dinini unutturacaksın, yanlışlarına, hatalarına göz yumacaksın!’ derdi.
*- Aklıma gelen
Yukarıda saydığım isimler şu anda patronumuz, büyüğümüz Aydın Bilgin yönetiminde mutlaka çalışmış veya yakından tanıyanlar.
Hatta bunlara şu anda İstanbul’da, Ankara’da çeşitli medya kuruluşlarında bulunan çok sayıda ismi de ilave edebilirim.
Aklıma gelen birini söyleyeyim;
Son yıllarda en çok okunan Gazeteci Yazar Yılmaz Özdil...
Onu da birçok önemli ismi de gazeteci yapan, işveren Aydın Bilgin olmuştur.
Aydın Bilgin’den çekinmeyen yok gibidir.
Dayak yiyeceklerinden, dövüleceklerinden değil, soyadı gibi ‘Bilgin’ olmasından kaynaklanıyor...
Bu arada yine belirteyim; kendisine tanıtanlar; ‘beyefendi, centilmen, saygı duyulacak kişi’ olarak söze başlarlar...
*- ‘Yok yok’, gibi...
İsterseniz ‘aspirini’ sorun, isterseniz Lokomotifi...
Size odun ve kömürlüsünden başlar anlatmaya dizele, sonra de elektriklisine kadar gelir.
Güneş enerjisi ile çalışanı var mı, bilmiyorum ama varsa ve nerede, hangi ülkede ise mutlaka size bulup söyler.
Üzerine araştırmacı tanımıyorum...
Yani karşısında susup, keyif içinde dinlemekten başka ‘bilirkişi’ gibi bir şansınız kesinlikle yok.
*- Son satırına kadar okunmuş
Makamına veya çalışma odasına girenler bilir, bütün duvarlar kütüphane şekline sokulmuş onlarca kitap bulunmaktadır.
Ve iddia ediyor ve biliyorum okumuştur.
Yani süs ya da gösteriş olarak raflarda bulunmamaktadır.
Bir süre önce dün olduğu gibi yine bir yazımda bir sözcük ile ilgili yanlışımı bulup cımbızla çeker gibi öbekten alıp çıkarmıştı.
Anımsadığım kadarıyla ‘merhaba’ sözcüğü idi...
Eksik biraz da hatalı sunumda bulunmuştum, onu düzeltmişti.
Önceleri kendinizi böyle durumlarda mahcup hissediyorsunuz sonra da ‘Ağbi yazımı okur musunuz?’ diyerek kendisinden ricada bulunuyorsunuz,
İddia ediyorum; onlarca hatta yüzlerce gazeteci ile çalışmış, çalıştırmış ve mutlaka bir şeyler öğretmiştir.
Zaten yanında bulunup da kendini yetiştirmeyen bir varsa ona ne demeli bilemiyorum.
En kestirmeden kendine yeni bir iş ve meslek bulması gerektiğini herkes bilir.
Benimle ya da çok satan gazetelerle ilgili o kadar çok yanlış bulmuştur ki Bekir Yurdakul herhalde kitap haline getirebilir.
Benim gibi birçok gazeteci hatta İzmir için büyük bir şanstır Aydın Bilgin...
Sözcük daha doğrusu yazdım yazıdaki sözcüğün anlam düzeltmesini onun ağzından sizinle paylaşayım, bir de siz karar verin?
*- Bir sözcük ve cümleden çıkanlar?
Sevgili Yaşar;
‘Rum kökeni Arapça rumi sözünden gelir’ deyip kestirip atmışsın. Hemen geçmesek olmaz mı?
Çünkü o kadar basit değil.
Aslında, hem Osmanlı Türkçesi, hem Arapça, hem Farsça, hem Latince, hem de Yunanca.
Ama ana köken Roma yani Latince.
Hatta daha daha geriye Partça’ya kadar gidiyor.
Sen de araştırabilirsin tabii.
Rumi sadece Arapça’dan gelmiyor, Rom/a sözcüğündeki ‘o’yu söyleyemeyen Arapların kelimeyi sıfat haline getirirken koydukları ek sonucu ortaya çıkan biçim bu.
*- Eksik kalmayalım!
Biraz daha araştıralım:
Önce EtimolojiTürkçe sözlüğüne bakalım.:
Rum Kelime Kökeni
~ Yun romiós ῥωμιός (Doğu) Romalı < öz Roma Roma kenti → roman1
Tarihte En Eski Kaynak
Rūmī [ Kutadgu Bilig (1070) : Yüzin kizledi yérke Rumī kızı ]
İlk dikkatini çekecek olan, daha 1070 yılında bile Orhun Yazıtları’nda kullanılmış olmasıdır.
Sonra benim favorim Nişanyan’a gidelim:
Nişanyan Etimolojik Sözlük:
Rūmī [ Kutadgu Bilig, 1069]
Yüzin kizledi yérke Rūmī kızı [ Orhun Yazıtları, 735]
forom
~ Ar/Fa rūm روم Roma (Bizans) ülkesi ~ EYun rōmē ῥώμη Roma < öz (Lat) Roma
→ roman1
Not: Orhon yazıtlarında görülen Porom/Forom, Rum ülkesinin Partça adı olan From biçiminden alınmıştır. Karş. Erm Hrom (a.a.). • Anadolu ve Balkanların aslî adı olarak 18.-19. yy'a dek kullanılmıştır.
Rūmī dil adı olarak Türkçede genellikle "Bizans Yunancası", İran kültürel alanında ise "Türkiye Türkçesi" anlamında kullanılır.
Benzer sözcükler: Rumca, Rumeli, Rumi, Urum
*- Aman Yarabbim!
Köken çalışmamıza devam:
Köken bilimine göre:
Rum sözcüğü etimolojik ve tarihsel kullanılışıyla Roma'dan kaynaklanmıştır. Bu sözcükle "Roma İmparatorluğu", "Doğu Roma İmparatorluğu'nda yaşayan kimse", "Romalı", "Anadolulu" gibi anlamların karşılığıdır.
Eski Türkiye Türkçesinde Anadolu'ya Diyar-ı-Rum yani “Roma ülkesi” denirdi. Örneğin Celalleddin-i-Rumi, Romalı/Anadolulu Celaleddin demekti. "Rum Selçukluları (Anadolu Selçukluları)" ve "Rumeli (Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki toprakları)" gibi.
“Rumeli” ismi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu Roma İmparatorluğu'ndan fethettiği topraklara verdiği Türkçe isimdir.
Osmanlı Türkleri, Avrupa'ya ayak bastıktan sonra, burada fethettikleri yerlere Rumeli adını verdiler.
Hâlbuki bu isim evvelce bugünkü Anadolu için kullanılmıştı.
Rum+el+i (< Rum Eli: Rum (Ad) El (Ad) +i (3. teklik iyelik eki) yapısındaki sözün kökündeki "Rum" kelimesi "Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde olan toprak, halklar" anlamıyla kelimenin yapısına katılmıştır. "Roma" sözünün bir biçimidir: (Lat.) Roma > Rum (Osm.Tr.).
*- Çoğumuz karıştırıyoruz
"Yunan olmak" ve "Rumluk" aynı şey değildir.
Rum kelimesi tarihsel kaynaklarda daha çok Doğu Romalı yani Yunanca konuşan Romalı, bir diğer ifadeyle Greko-Roman anlamında kullanılmıştır.
Rumlar; Anadolu'nun yerli halkı ile Yunanların, Yunan dili ve kültürü lehine karışması ile ortaya çıkmışlardır
Rum, il anlamıyla Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşamış ve Roma yurttaşı haklarına sahip olmuş halk veya kişidir.
Diyar-ı Rum'da (Anadolu'da) yaşayan ve farklı dinlere ve etnik gruplara mensup olan kimseler için de "Rumî" (Rum diyarından olan) sıfatı Mevlana Celaleddin Rumi örneğinde olduğu gibi kullanılmıştır.
*- Henüz bitmedi...
Bilginin fazlası zarar vermez. Yunan, Rum, Grek, Hellen farklılıklarına da bakalım:
Aynı halka, zaman ve coğrafya içinde verilen çeşitler isimlerin kaynakları şöyle:
Yunan kelimesi MÖ XI-XII. Yüzyılda Batı Anadolu'da bir çok şehir devlet kuran üç kavimden (Dor,İon ve Aiol) biri olan İon'ların Türkçeleştirilmiş halidir.
*- Bilmemiz gerekiyor
Rum kelimesinin kökeni ise Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) halkının kendine verdiği Romalı (Roman) kelimesidir. Osmanlılar zamanında diğer Müslüman devletler Anadolu'nun da içinde olduğu Osmanlı topraklarına "Rum-eli" yani "Rum-ili" yani "Romalılar Diyarı" diyorlardı. Fatih'in de kullandığı unvanlar arasında Doğu Roma İmparatoru yer almaktaydı.
Grek kelimesi Roma İmparatorluğu zamanında Epiros'daki (Bugünkü Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki bir bölge) bir kabileye Romalıların verdiği ad olan "Graeci"den gelir.
Yunanlılar kendilerine Hellen yaşadıkları bölgeye ise Hellas derler. İsimlerini aldıkları efsanevi ataları Helen'in (Truvalı Helen değil Decalion'un (Promethus'un oğlu) oğlu olan Hellen ) Dor, Aiol ve Ksuthos adlı üç oğlu , onların da İon ve Akheus adında oğulları oldu. Hellen ve Hellas kelimesi ilk olarak Homeros-Gemilerin Kataloğu'nda geçer.
Araştırması bile keyifli, eğlenceli bir iş. Filoloji (dil-bilim)* ve etimoloji (dil köken bilimi)ni** genç araştırmacılara tavsiye etmeliyiz.
Sevgiler, selamlar
Aydın Bilgin’
*- Dip notu da var!
*Filoloji; Dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalı. Eski Yunancada philos (sevgi) ve logos (kelime) sözcüklerinin birleşmesi sonucunda ortaya çıkmıştır:
Tam çevirisi: "Kelime sevgisi"dir.
**Köken bilimi veya etimoloji bir dildeki sözcüklerin kökenlerini ve bunun bir gereği olarak o dilin diğer dillerle ve o dili konuşan toplulukların geçmişten bugüne diğer topluluklarla olan kültürel ilişkilerini araştırır.
*- Üstünkörü okuyup, geçiştirmez
İşte Aydın Bilgin böyle...
Emin olun, ödemişli ‘Bal Mahmut!’ gibi sohbet ederken, ya da bir yazıya başlık atarken, belki avam ya da basit gelecek ama ağzınız açık dinlersiniz kendisini...
Umarım kendisinden izinsiz yazdığım bu yazı için de kendisinden özür dilemek zorunda kalmam!
***-
GÜNCEL
‘Film Dili’ eğitimi düzenlendi
Ege Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi(EGESEM)’in ‘Toplumsal Eğitim ve Bilinçlenme’ etkinlikleri kapsamında ‘Film Dili’ konulu eğitim gerçekleşti.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alev Fatoş Parsa’nın verriği eğitim Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde 9 Şubat 2017 saat 18.30-19-30 arasında düzenlendi.
*- Ölenlerin sayısı 100 bini geçti
Yapılan araştırmalara göre dünyada yılda 6 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 100 bin kişi tütün ve sigara kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybederken, sigara kullanımında dünyada 11. sırada olduğumuz ortaya çıktı.
Her yıl meydana gelen sigaraya bağlı ölümlerin 17 binini pasif içiciler yani sigara içmeyen ancak sigara dumanına maruz kalan hastaların oluşturduğu belirlendi. Ayrıca ülkemizdeki sigaraya bağlı 100 bin ölümün 25 bininin ise kadın olduğu tespit edildi.
*- Sigara içenlerin oranı yükselişe geçti …
2008 yılında kapalı mekânlarda sigara yasağının getirilmesiyle dumansız hava sahasına yönelik adımlar atılması sonucu sigara içenlerin oranı yüzde 26’ya gerilerken, 2012 yılından beri yükselişe geçen sigara içme oranının yüzde 31’e çıktığı belirlendi.
Bu yükselişin önüne geçmek ve sigara kullanmayanların sağlığını korumak amacıyla Yeşilay tarafından telefonlara indirilerek yasak bölgelerde sigara içenlerin ihbar edilebileceği ‘Yeşil Dedektör’ adlı uygulamanın Türkiye genelinde hizmete gireceği açıklandı.
***-
GICIK
*- Yerin kulağı falan yok! Milletin ağzı gevşek.
*- İnancım gereği ‘domuz eti yemem!’ diyen bazıları; sıra kul hakkı yemeye geldiğinde resmen dibini sıyırıyorlar.
*- Bazen başını alıp gitmek istiyorsun, sonra da, ‘keşke bu kadar zor olmasaydı imtihan’ diyorsun!
*- Hayatta; dilediğini düşünebilir, istediğini yapabilirsin. Seni mutlu edecekse kusurlara da bakmayabilirsin. Nasıl istersen, sen bilirsin!
*- Belki de sana yapılan her kötülük, sana iyi olman için verilmiş fırsattır. Çünkü kötülüğü aciz insanlar yapar. İyinin görevi de, acize merhamet etmektir. Size de bu yakışır.
*- İnsan; çok sevilmenin verdiği şımarıklık ve rahatlıkla bencilleşip, karşısındakinin fedakârlık ve inceliklerini görmezden geliyor (muş!).
*- Biraz kendine güven, bazen rol yapmak zorunda kalsan bile çok işine yarar, çok da kapı açar.
*- Geleceğe hırs içinde odaklanmak, görüşünüzü sıfırlar, gözünüzü ve kalbinizi karartır. Günü bakıp odaklanıp, içinizdeki güzellikleri çevrenizle paylaşınız.
*- Ender Uslu bir soru soruyor: ‘Büyük bir sitede oturuyorsun. Yönetici iyi bir hizmet için tüm vekâletleri topluyor, ‘tamam’ der misin?’
*- Hiç fark ettiniz mi? Trafikte sizden daha yavaş giden sürücü ‘aptal’dır. Sizden daha hızlı giden ise; ‘Manyak!’
*- Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, her dönemin adamı değil, her dönem ‘adam’ olacaksın ‘adam!’
*- Çocuklara sadece okumayı öğretmek marifet değildir, asıl meziyet sorgulamayı ve düşünmeyi öğretmektir.
*- PÜF NOKTASI: Ekmeği düzgün kesmek için bazen zorlanırız. Özellikle yeni taze, sıcak ekmek hemen hamur olur. Oysa bıçağımızın ucun biraz ateşe tutarsak daha kolay dilimleriz.
*- GÜNLÜK BURÇ; Yaratıcı fikir ve hayallerinize güvenin, kendinize doğrunuzu söyleyin. Sorumluluk almaktan çekinmeyin, bu ayın sizin ayınız olmasına sağlayın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.