DAHA ÇOK TARTIŞIRIZ!
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
*-Başka işimiz kalmadı mı?
Reyhan Sayer’in mesajını okuyunca, ‘Hele şükür!’ dedim.
Mesaj şöyle:
‘Bana her hangi bir yerden gönderdiğiniz, ‘Okuyunca, 10 kişiye göndermezsen, şanssızlık yakanı bırakmayacak!’ mesajlarınızı hiç sevmiyorum.
Bende son nokta oluyor!
Bana lütfen, bu abuk subuk inanışları göndermeyin.
Şanssızlıktan yerin dibine girmem lazım, ama hayattayım!
Sizde ne değişiklik yaptı; ‘Bilmem kaç kişiye gönderince’ gibi tuhaf inanışlar?
Bak, şimdi merak ettim;
Hayatınız birden şahane mi oldu?’
*- Emeklileri ilgilendiriyor!
Reyhan Hanım ne güzel özetlemiş olayı!
Nevin İnce Kalyoncu gibi ben de tamamen katılıyorum bu mesaja...
Sanki başka yapacak işimiz kalmadı...
Küçük bir örnek vereyim:
Emekli maaşına zam konusunda 3 ayrı rakam var; vekil emeklileri, memur emeklileri ve SSK, bağkur emeklileri...
Aradaki ciddi farkı biliyoruz.
Bu farka gelen bazı tepkileri de biliyoruz!
Peki bu aradaki fark için ne düşünüyorsunuz?
Sizi bilmiyorum ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ne diyor?
‘AKP dönemine baktığınızda bu farkın, makasın en çok kapandığı dönemdir.
Dolayısıyla bu farkın alt gelir durumdaki emeklilerimizle üst gelirle veya üst emeklilik geliri olan grupla aradaki makasın her dönemde biraz daha kapandığını göreceksiniz.
Önümüzdeki süreçte de yine alttan emekli maaşı düşük olanlar daha yüklü, yüksek olanlar daha minimum zam alarak bu makası her yıl biraz daha kapatıyoruz.’
Ne güzel yanıt değil mi?
Bana göre bundan güzeli olamaz...
Ne dediğini şu deyimle özetleyebilirim:
‘Çevir kazı yanmasın!’
*- Bu yıla bırakıldı!
Kaç gündür manşetlerden inmiyor...
Çünkü hepimizi ilgilendiriyor.
İTÜ’lü Akademisyenler Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin ile psikolog Cem Demir geçen ağustos ayında Enerji Bakanlığı’na bir proje sundular ve ‘yaz saati’ uygulamasının sabitlenmesini istediler.
Aslında yetkililerin düşüncesinde de bu vardı.
Hatırlarsanız önceki yıl da bu proje uygulanmaya başlayacaktı, hatta Cumhurbaşkanımız da benzer bir açıklama yapmıştı.
Son anda uygulamaktan vaz geçilmişti.
Arşivlerde görüşler ve düşünceler duruyordur.
Ama bu yıl özellikle son günlerde uygulamanın toplum üzerindeki olumsuzluğu ortaya çıktı.
Özellikle veliler ve öğrenciler üzerinden tenkitler yapılıyor.
Eleştiriler üzerine yarım saat önerisi gibi çeşitle alternatifler de öneriliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ‘Şu anda ilk defa bu yıl yaz saati uygulamasına ülke olarak geçmedik, bunun artıları eksileri değerlendirilir. Yaşanan sorunlar veya getirdiği artılar değerlendirilir’ dedi.
Yani henüz geri adım yok!
*- Eğitim öne çıkıyor!
Peki muhalefet ne yapıyor?
Önceki gün İzmir Barosu da olaya müdahil oldu, Bakanlıklara ‘Yanlıştan dönün!’ gibisinden fakslar gönderildi.
CHP İzmir milletvekili Mustafa Ali Balbay, yapılan açıklamaların ülke gerçeklerini yansıtmadığını ifade etti.
Balbay bakanlığa, ‘Elektrik tasarrufu mu eğitimin kalitesi mi daha önemli. Siz devlet olarak tasarruf etmiş olabilirsiniz ama vatandaşın elektrik faturası yüzde 10 arttı. Bunu nasıl açıklayacaksınız?’ diye sordu.
Bakanlık mesai saatleri ve tüketim miktarları bakımından bir tasarruf ve kazanç açıklıyor.
Elektrik tüketiminde 2,5 milyar liralık bir kazanç olduğunu söylüyor.
Bu tasarruf ve kazanç vatandaşımıza nasıl yansıyor acab?
Vatandaşın elektrik fatura bedeli yüzde 10 arttı, tasarruf bu mu?’
Burada işin ilginç yanı; Milli Eğitim Bakanlığı yaz saati uygulamasının eğitimde yaşattığı mağduriyetleri dikkate alıp, bünyesinde bir çalışma yapmayı kabul ederken, aynı hükümetin diğer bir bakanlığı toplumumuzun tüm kesimlerini olumsuz etkileyen uygulama için ısrar ediyor.
Herhalde işin içinde bizim bilmediğimiz bir memleket meselesi vardır.
Bunu da yakında öğreniriz.
Çünkü muhalefet, ‘Hükümetiniz enerji tasarrufunu eğitimin kalitesinden daha mı önemli görüyor?’ diyerek can alıcı bir noktaya da değiniyor.
*- Doğrudan sağlığımızı ilgilendiriyor
İşlerini batıldan da kötü şansa ve kumara bırakanlara bir anımsatma daha yapayım:
Tehlikeli madde içerdiği gerekçesiyle hiçbir ülkede sökümü yapılmamasına rağmen İzmir’e getirilip sökümü yapılan ‘Ethan’ adlı geminin ‘ölümcül toz’ adı verilen ‘asbestin’ saçtığı ve havaya karıştığı İzmir’de paniğe neden oldu.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin cevaplaması istemiyle soru önergesi veren İzmir Milletvekili Murat Bakan, ‘Bakanlıktan acil açıklama bekliyoruz’ dedi.
*- Hatırlatma yapalım!
Tehlikeli madde içerdiği gerekçesiyle hiçbir ülkede sökümü yapılmayan, önce Fransa’ya ardından Malta’ya gönderilen; ancak iki ülkede de ‘tehlikeli madde içerdiği’ gerekçesiyle kabul edilmeyen 81 bin 792 grastonajlı ve 18 bin tonluk gaz tankerli Saint Kiss&Nevis Federasyonu bayraklı Methania adlı gemi adı ‘Ethan’ değiştirilerek Türkiye’ye getirilmişti.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yaptığı incelemelerde ‘gemide tehlikeli madde olmadığı’ ve sökümün yapılabileceğini raporlanmıştı. İzmir Aliağa’daki Gemi Söküm Tesisleri’ne getirilen gemi Ege Çelik San. Tic. A.Ş. tarafından sökülmeye başlanmıştı.
*- Açıklanan rakam
‘Ölümcül toz’ adı verilen asbestin Türkiye’de ticaretinin yasak olmasına rağmen alenen sökümünün yapıldığı ifade edilirken; Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (GEMİSANDER) gemideki zehirli asbest miktarının 405 kilogram olduğunu belirtti.
Zehirli atıkların akıbeti hakkındaki şüpheler nedeniyle gemi söküm bölgesinde yaşayan insanlar başta olmak üzere tüm İzmirli vatandaşlar tedirgin.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’ye şu sorular soruluyor:
Sökümünün tamamlandığı söylenen Ethan gemisinin sökümü tamamlanmış mıdır?
Sökümü tamamlandıysa veya söküm devam etmekteyse; geminin sökümünde zehirli maddeler nasıl tespit edilmektedir?
Zehirli maddelerin arındırılması nasıl, hangi sıklıkta ve ne süreyle yapılmıştır?
Atıklar hangi yöntemlerle nasıl ve ne sıklıkla bertaraf edilmektedir?
Eğer söz konusu söküm esnasında 405 kg asbest çıkmışsa gemide zehirli madde olmadığına ilişkin rapor kim tarafından nasıl verilmiştir?
Önümüzdeki günlerde bu soruların yanıtını da öğreneceğiz.
Reyhan Sayer hanıma bu anlattıklarımdan sonra hak vermemek elde değil.
*- Önce Denizli’den...
Bu arada ‘Hayret!’ diyeceğiniz iki olaydan daha söz etmek istiyorum...
Biri Denizli’den diğeri Bergama yani İzmir’den...
Önce Denizli’ye gidelim:
Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, kendisini ve Büyükşehir Belediyesi’nin hizmetlerini övdüğü, CHP İl Başkanından izinsiz televizyona çıktığı ve grup kararına uymadığı iddiasıyla partisinden kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Bekir Çapar ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Denizli siyasetine uzun süredir hizmet eden Bekir Çapar’ın CHP Denizli İl Başkanından izinsiz televizyona çıkarak demeç verdiği iddiasıyla disiplin kuruluna sevk edilmesinin trajikomik bir durum olduğunu vurgulayan Başkan Zolan, ‘Her fırsatta demokrasi ve özgürlükten bahseden CHP Denizli İl Başkanı tarafından yapılan bu hareket, demokrasi ve ifade özgürlüğünden ne anladığının en güzel örneğidir. Uzun yıllardan bu yana tanıdığım, partisine uzun yıllardan bu yana hizmet eden, partisinin ilkelerini tamamen benimsemiş, söz konusu memleketine hizmet etmek olduğunda olaylara objektif olarak bakabilen ve aynı zamanda meslektaşım olan Bekir Çapar, CHP Denizli İl Başkanı Teoman Sancar’dan çok daha fazla CHP’lidir’ dedi.
Konuyu AKP’li Belediye Başkanı Osman Zolan’ın ağzından verdim.
Şimdi her zaman olduğu gibi iki görüş ortaya çıkıyor.
Birincisi Osman Zolan’ın açıklaması, ikincisi ise CHP’nin açıklamaları..
Benzer olaylar İzmir’de de yaşanıyor, Denizli’de olduğu gibi başka kentlerde de...
Madalyonun diğer yüzü şu:
Partilerin tüzüğü var...
Buna partilerin Anayasa’sı da diyebiliriz.
Yani hiçbir üye ve de parti sayesinde bir göreve gelen kuralları çiğneyemez.
İki kere iki dört eder gibi kesindir.
Yani bir şekilde, partisinin görüşü dışında konuşma yapan da sonucunu katlanır.
Bunu AKP’de, CHP’de de, MHP’de de görüyoruz.
*- Tepki dinmiyor
AKP’li Başkanın ağzından açıklamayı verdim...
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanlığı, Bergama Milli Eğitim Müdürü Nuri Kiraz hakkında,kendi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarla, CHP'ye hakaret ederek ,iftira atarak eleştirmesini gerekçe göstererek duyurusunda bulunduğunu özetleyeyim:
CHP Genel Merkez ve İzmir İl Başkanlığı adına Görevden alınmasına ilişkin idari başvuruda bulunan, CHP İzmir İl Sekreteri Avukat Birgül Değirmenci idari başvurusuyla ilgili yaptığı açıklamada ‘Bergama Milli Eğitim Müdürünün devlet memuru sıfatı taşırken, tamamen iktidara yaranmak amacıyla, partimize hakaretler, iftiralar atarak kamuoyu önünde eleştirmesi asla kabul edilemez’ dedi.
Değirmenci açıklamasında şunları dile getirdi.
‘AKP iktidarının devlet içinde cemaat ve yandaş kadrolaşmalarının ülkemizin başına ne işler aştığını çok yakında ve çok acı bir şekilde tecrübe ettik.
Bu acı tecrübeye ve bir zamanlar el üstünde tutularak beslenen bu kadroların ülkemize verdiği büyük zarar ortada ve hala çok tazeyken, devlet memuru sıfatı taşıyan bir Milli Eğitim Müdürünün, partimize hakaretler iftiralar atarak, adeta bir AKP sözcüsü gibi bizi eleştirmesi kabul edilemez.’
Bir devlet memuru nasıl böyle açıklamalar yapabilir.
Sadece bu kadarını söyleyebiliyorum...
***-
GÜNCEL
Denizli’de gençler alkol politikalarını konuştu!
Sivil Yaşam Derneği’nin (SİYAMDER) ulusal projesi olan Türkiye Alkol Politikaları Gençlik Platformu (TAPGP) projesinin saha eğitimi geçtiğimiz gün Denizli’de de gerçekleştirildi.
Sivil Yaşam Derneği 2013 yılında Bursa’da kurulmuş bir gençlik derneği. Temel kuruluş amacı gençlerin sorun ve ihtiyaçlarını karar alıcılara iletmek, gençlerin kişilik ve liderlik yeteneklerini geliştirmesini sağlamak ve karar alma mekanizmalarına katılımını arttırmak.
Kuruluşundan bu yana apolitik bir çizgide, tamamıyla bilimsel ve kanıta dayalı uygulamalarla gençlere kendilerini ifade edebilecekleri, karar alma mekanizmalarını test edebilecekleri ve liderlik potansiyellerini açığa çıkarabilecekleri bir platform olarak hizmet veriyorlar.
Eğitim Pamukkale Üniversitesi Teknokent Toplantı Salonunda 31 gencin katılımıyla gerçekleştirildi.
Yaygın eğitim tekniklerinin kullanıldığı eğitimde; bağımlılık nedir, bağımlılık döngüsü, sosyal içicilik, uluslararası alkol bağımlılığı ile mücadele eden kurum ve kuruluşlar, Türkiye’de alkol bağımlılığına yönelik uygulamalar konuları gönüllü eğitmen Gamze Anık tarafından anlatıldı.
***-
GICIK
*- Mutluluğu herkesle paylaşabilirsin, ama acıyı paylaştığın insanlar özeldir.
*- ‘Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor!’ diyen profesör YÖK’e atandı...
*- Dünyada sahip olduklarınız bir gün başkalarının olacaktır. Ama kim olduğunuz sonsuza kadar sizin kalacaktır.
*- İyi dost, iyi günde çağrıldığında, kötü günde ise çağrılmadan gelendir.
*-Vicdanlı ve dürüst olmak hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar; insanı insan yapar.
*- Benim bütün çabam, kimseye muhtaç olmadan yaşamaktır. İnsanlar hiçbir şeyimi almazlarsa bana çok şey vermiş olurlar. Hiçbir kötülük etmezlerse, yeterince iyilik yapmış sayılırlar.
*- Hükmetme isteği, aşağılık kompleksinden ileri gelir.
*- Bir kadın asla sevdiğine kızmaz. O haksızlık ve yalana kızar. Eğer vazgeçtiyse sevgisi değil, bil ki güveni bitmiştir. Çünkü kadın, gücensiz ortamdan değil, güvensiz yürekten korkar.
*-Yaptığım hiçbir iyiliğin karşılığını beklemiyorum, nankörlük etmeyin yeter.
*- Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bin insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.
*- Çok az insanın karakterinde, bir dostunun başarısını kıskanmadan onur duymak vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.