BİLGE LİDER DEVLET BAHÇELİ
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi
O Türk Milliyetçiliğinin bilge lideri…
O ender yetişen gerçek bir devlet adamı…
O ilkeli tutumun, kararlılığın, azmin, fedakârlığın, vatanseverliğin, doğruluğun, dürüstlüğün ve siyasette namusun sembol ismi…
O Başbuğ Alparslan Türkeş’in aziz hatırasına sahip çıkanların önderi…
O vatanın, milletin ve devletin bekasını her zaman partisinin önünde tutarak milletimizin gönlünde müstesna bir yer edinen önemli bir siyaset adamı…
O bize, “Ben, 27 Mayıs tecrübesini geçirdikten sonra o kanaate vardım ki, ihtilal yoluyla memlekete hizmet etmek mümkün değildir. İhtilal otoriteyi yıkar, anarşi başlar. Bu anarşiyi durdurmak, yeniden düzeni ve otoriteyi kurmak çok güç meseledir. Ve memleket bundan zarar görür… İçinde bulundum, fiilen yaşadım. Memleketin aydınlarına, vatanımın insanlarına tavsiyem şudur: En kötü hukuk nizamı, en iyi ihtilalden iyidir” diye nasihat eden Başbuğ Alparslan Türkeş’in şiarını yaşatan lider...
Evet yanılmadınız!
MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’den bahsediyor ve yineliyorum! Ülkücü Camianın Devlet Ağabeyi ve Türk Milliyetçiliğinin yılmaz savunucusu olan Devlet Bahçeli, ülke siyasetimizin bilge lideridir.
Gezi Parkı olaylarında Ülkücü Gençliğin sokağa inmesine izin vermeyerek kalitesini ortaya koyan Devlet Bahçeli, FetÖCÜ darbe girişiminin yaşandığı gecede dik bir duruş sergileyerek devlet adamlığı rüştünü bir kez daha ispatlamıştır.
O karanlık gecede, daha her şey belirsizliğini korurken, neyin ne olacağı belli değilken, büyük bir cesaret örneği gösterip darbe girişimine sert bir şekilde karşı çıkan Bahçeli, demokrasi destanı yazan insanlara moral kaynağı olduğu gibi, darbeye karşı direnişinde fitilini ateşleyenlerden olmuştur.
Şairin de dediği gibi: Rakip ne ölçüde sert olursa, sen o kadar memnun ol. Çünkü halis altın ayarını, taş üstünde gösterir.
Binlerce şahit gösterse de bazen inanmak istemezsiniz kimi insanın sözüne…
Ancak öylesi de vardır ki; bırakın sözünü, bir selamı, hatta ismini işitmek bile yeter güven duymanıza…
Doğruluğu sonradan tartışma konusu olsa da; alın size manidar bir örnek…
Darbe girişimi sırasında, yani asker elbisesi giymiş teröristlerin ülkemizi kan gölüne çevirdiği o gece…
Şöyle düşünün: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki Yaver’in bile hain olduğunu öğrendiği esnada, yani herkesin herkese kuşkuyla baktığı, kimin kime güveneceğinin belirsiz olduğu saatlerde…
Daha sonra basından okuduğumuz haberlere göre:
1'inci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı arıyor.
Erdoğan'a “İstanbul'a gelin sizi korurum” diyor.
Erdoğan “Size niye güveneyim” deyince Orgeneral Ümit Dündar, şu yanıtı veriyor: “Beni Devlet Bahçeli’ye sorun!”
Bilmem anlatabildim mi?
Evet, anekdotun muğlak olmasından dolayı burada bir parantez daha açmak zorundayız:
Velev ki okuduğumuz bu haber yalan olsun.
Ancak, şu soruya cevap isterim:
Yalan olduğunu varsaydığımız haberi yazan muhabir söz konusu metni Devlet Bahçeli'nin üzerine değil de, başka bir siyasi partinin lideri üzerinden kursaydı.
Örneğin Ümit Paşa haberde şöyle deseydi: "Beni Kemal Kılıçdaroğlu'na sorun!"
Bu habere kim inanırdı? Ben inanırdım, yoksa siz inanmaz mıydınız?
OYUNU BOZDULAR!
Halkın hür iradesiyle iş başına getirdiği iktidara karşı; ilk ciddi saldırısını 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde yapan FetÖCÜ’ler, yargı ve emniyete sızdırdığı üyeler eliyle bir sivil darbe girişiminde bulunmuştu.
Recep Tayyip Erdoğan, bu tehlike sonrasında ‘paralel devlet’ vurgusu yaparak, toplumu uyardıkça, birileri Erdoğan’ın bu çağrısını ısrarla dikkate almadı.
Erdoğan'ın paralel feryadını, “kendi kendine düşman yaratan birinin hamaset yüklü siyasi propagandası” olarak yorumlayanlar oldu.
Kısa bir süre önce aynı şekilde, üzerinde oyun kurmaya çalışarak MHP’yi ele geçirmek isteyenlerin olduğunu iddia eden Sayın Bahçeli de adeta feryat ediyordu.
Ama…
Her şeye at gözlüğü ile bakmayı alışkanlık haline getirdiklerinden dolayı sürekli algı operasyonlarına maruz kalan o birileri, Bahçeli’nin koltuğu çok sevdiğini, bırakmak istemediğini söylüyordu.
Gülen Cemaati, Sayın Bahçeli’nin iddia ettiği gibi MHP’yi Meral Akşener üzerinden ele geçirmeye mi çalıştı?
Kuşkusuz bu iddianın ne derece doğru veya yanlış olduğunu bize zaman gösterecektir.
Ancak ülkücü camiaya hitap eden MHP gibi kilit bir partinin başka güçlerin eline geçmesini düşünmek bile ürkütücü geliyor bana…
Neyse ki Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan dik duruşları ve ferasetleriyle kurulan oyunları bozdu.
Velhasıl Devlet Bahçeli, adam gibi adamdır. Liderliğini yaptığı MHP de PKK’nın siyasi uzantısı konumunda ki sözde bir Parti’nin bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yüce Devletimizin teminatıdır.
MHP, rüzgârın yönüne göre siyaset yapan bazı partilere benzemediği gibi; lideri de sözde darbeleri kınamak için miting yapan, ama darbeleri kınarken de darbeyi yapan FETÖ terör örgütünü nedense kınayamayan bazı liderlere benzemez!
Çünkü Devlet Bahçeli’nin özü de birdir sözü de, gerisiyse hikayedir.
BURAK KILIÇASLAN’IN ‘DEVLET BEY’ İSİMLİ KİTABINDAN:
1982 yılıydı. Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nun 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyorlardı.
Az sonra sert görünümlü hoca kapıda belirdi. Kürsüye geçti, eline tebeşiri aldı, tahtaya kocaman bir (1) rakamı çizdi; Bakın dedi. Bu ‘kişilik’tir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey...
Sonra (1)’in yanına bir sıfır (0) koydu: Bu, ‘başarı’dır dedi. “Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar.”
Bir (0) daha... “Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz.”
Sıfırlar böyle uzayıp gitti: Yetenek... disiplin... sevgi... Eklenen her yeni (0)’ın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlattı hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i sildi. Geriye bir sürü sıfır kaldı.
Ve hoca şu yorumu yaptı:“Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir!”
Sınıf, mesajı alıp sessizliğe gömülmüştü.
29 yıl önce öğrencilerine kişilik dersi veren o sert hocanın adı Devlet Bahçeli’ydi.
GÜNÜN SÖZÜ: Başarınızın büyüklüğünü, inancınızın büyüklüğü belirler. (L.Annaeus Seneca )