İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz, darbe girişiminin ardından iş dünyası olarak dirençli olunması gerektiğine dikkat çekerek, "Mutlaka ekonomik anlamda, bugün olumsuz etkiler olmaktadır ve olacaktır. İş dünyası olarak buna hazırlıklı durmamız, psikolojimizi bozmamamız ve yüksek tutmamız gerekir" dedi.
İzmir Ticaret Borsası Temmuz Ayı Olağan Meclis Toplantısı'nda 15 Temmuz'da gerçekleştirilen darbe girişimi ve ekonomik yansımaları ele alındı. Türkiye'nin cumhuriyetin ve demokrasinin büyük bir tehlike atlattığını belirten İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz, yaşanan darbe girişiminin ekonomiye olumsuz etkilerinin olabileceğini dile getirdi.
"Dirençli olmalıyız"
İş dünyası olarak dirençli olunması gerektiğine dikkat çeken Kocagöz, "Mutlaka ekonomik anlamda, bugün olumsuz etkiler olmaktadır ve olacaktır. İş dünyası olarak buna hazırlıklı durmamız ve dirençli olarak psikolojimizi bozmamamız ve yüksek tutmamız gerekir. Çünkü demokrasi adına verilen bu mesajın anlamı büyük olmakla beraber çok da değerlidir. Ancak bu değerin Türkiye cumhuriyetinin geleceğinde bir ışık olarak parlayabilmesi için bugün birliktelik şarttır. Her açıdan bugün, birlik ve beraberlik ülkemizin en acil ihtiyacıdır. Birliğin sağlanması adına herkes elinden geleni yapmalı. Siyasiler başta olmak üzere, toplumun tüm kesimleri bu mesajı doğru okumalıdır. Çünkü bundan böyle ülkemizi bölmek isteyen güçlerin hedefi kardeşi kardeşe kırdırmak için yapacakları çeşitli kumpaslardır. Bunu ancak tam bir birliktelik ve farkındalıkla kırabiliriz. Bugünlerde ne mutlu ki hükümetimizi ve siyasi partileri bu birliktelik içinde görmekten mutluyuz. Özlediğimiz ve gereken tablo da işte budur" dedi.
İTB Başkan Yardımcısı Bülent Arman da Türkiye'nin dünyaya örnek bir demokrasi kazanımı ortaya koyduğunu dile getirerek, Türkiye'de darbe defterinin 15 Temmuz gecesi bir daha açılmamak üzere kapandığını vurguladı.
"Ekonomi temel önceliğimiz olmalı"
Yaşanan tüm gelişmelerin önümüzdeki süreçte hayatın her alanını etkileyeceğini savunan Arman, "Sular durulduğunda ve hayat normale döndüğünde ekonomi temel önceliğimiz olmalıdır. İnsanımızın refahını artırmak ve içine düştüğümüz orta gelir tuzağından kurtulmak için ekonomide yeni bir büyüme hamlesini başlatmak zorundayız. Bu anlamda tarım sektörü büyük önem taşıyor. Her zaman söylediğimiz gibi tarım, ülkemizin potansiyeli en yüksek sektörlerinin başında gelmektedir. Bir taraftan ihracata olan doğrudan katkısı ile önemli bir kaynak yaratmakta, diğer taraftan bağlantılı sektörlere sağladığı hammadde ile gıda sanayimizin rekabet gücünü katkı sağlamaktadır. Bu nedenle tarım sektöründe sağlanacak her gelişme zincirleme olarak ekonomide çok daha fazla bir katma değerin yaratılmasına neden olacaktır" diye konuşu.
OECD VE FAO'nun tarımsal görünüm raporu
Darbe girişiminin yanı sıra OECD ve Birleşmiş Milletler tarım ve gıda örgütü FAO'nun "2016-2025 tarımsal görünüm" isimli ortak çalışmalarına da değinen Arman, çalışmada 2025 yılına ilişkin tarımsal üretim, tüketim ve ticarete ilişkin global beklentilerin yer aldığını ifade etti. Rapordaki detayları da paylaşan ve Türkiye'nin bu detayları dikkate alarak planlama yapması gerektiğini dile getiren Arman, şunları söyledi:
"Raporda gelecek on yılda gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus artışı ve yine bu ülkelerdeki kişisel gelir artışının gıda talebinin temel belirleyicisi olması, geçtiğimiz on yılda ortalama yüzde 2,5 oranında büyüyen global tarımsal üretimin 2025 yılına kadar ortalama yüzde 1,6 oranında büyümesi, tarımsal üretim ve gıda talebine bağlı olarak tarımsal ticaretin büyümesi, ancak artış hızının yavaşlaması, tarım ürünlerinin nominal fiyatlarının, en son gerçekleşen zirve seviyelerinin altında kalmak üzere, 2025 yılında bugünkünden daha yüksek olması beklenmektedir. Önümüzdeki on yıla ait olarak yukarıda sayılan makro beklentilerin temel özeti şudur; tarım sektörü, artış hızında yavaşlama olsa da, büyümeye devam edecektir. Bu dönemde gelişmekte olan ülkeler daha fazla gıda talebi yaratırken, gelişmiş ülkelerdeki yüksek talep daha nitelikli ürünlere kayacaktır. Ülkemizde tarımsal üretim potansiyelimizi daha çok katma değer yaratan, daha fazla döviz kazandıran bir yapıya dönüştürmeliyiz. Bu amaçla, tarladan sofraya sektörün tüm üretim aşamaları ile ticaret ve finansmanının günümüz teknolojileri ile entegre edilmesi sağlamalı, markalaşma çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. İnovatif çalışmaları tarım sektörünün tüm paydaşlarının ortak hedefi haline getirmeliyiz."
'Tarım gençlerle yükseliyor" projesi
İTB'nin 125'inci kuruluş yılı etkinlikleri çerçevesinde gençlerin tarıma olan ilgisini artırmak ve onların yaratıcı fikirlerini sektöre kazandırmak amacıyla düzenledikleri "Tarım gençlerle yükseliyor" isimli projenin ön başvurularının tamamlandığını da hatırlatan Arman, toplam 37 projenin ön elemeyi geçerek nihai başvuru yapma hakkını kazandığını söyledi. Arman, projenin nihai sonuçlarının ekim ayı sonunda kamuoyu ile paylaşacaklarını sözlerine ekledi.