KENT KONSEYLERİ NE İŞE YARIYOR?
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
Ziyaretlerin doğrusu!
Belki de en doğrusunu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu yaptı...
Yaklaşık bir yıl kadar önce ‘Kent Konseyi’ne karşı bir tavır takındı.
Sanıyorum bunun nedeni de, istediği kişi ya da kişilerin seçilmemesi idi.
Ya da muhalefet böyle bir hava yaydı.
Siyaset biliminde bunun da bir ismi var, ama şu an anımsayamıyorum.
Devletlerin propagandalarından tutun da en basit tanıtımlarda, yani reklam stratejilerinde bile bunu görürüz.
*- Halkın tanımadığı kişiler
Kaç zamandır bakıyorum ve inceliyorum, bu kent konseylerine kimler seçiliyor ve yapıyor, diye..
Çoğunluğu o kentin yabancısı, hasbelkader gelmişler, ya da o kentin imkânlarından yararlanarak iyi yaşam standardına ulaşmış ya de ulaşmaya çalışan kişiler...
Hemen tamamı belediyelere ve başkanlara sırtlarını dayadıkları için facit dairenin içinden çıkmazlar.
Yani belediye başkanı ne derse onu yaparlar.
Yanlışlara, hatalara ‘dur’ diyemezler...
Küçük kentlerde yaşayanlar bunu hissederler.
Çünkü hep birliktedirler.
İç içedirler...
Hatta yasa ile kurulmuş Kent Konseyleri gibi muhalif siyasi partiler ve dahası sendikacılar ve dernek yöneticileri bile başkanların adeta emir eri gibidirler.
Çünkü mutlaka ve mutlaka çocukları, yakınları, hatta kendileri başkanın sayesinde yerleştikleri işi yaparak geçimlerini sağlar.
Dikkatlice inceleyin, irdeleyin bunu açıkça göreceksiniz.
*- Konuşan yok oluyor!
Biraz fazla konuşursanız, erken öten horozun başına geleni yaşarsınız.
Bunu Galatasaray Kulübü’nde gördük...
Finansmandan sorumlu genç bir yönetici vardı geçen yıllarda...
Gazetelere beyanat verdi:
‘Kulübü maddi yönden batıranlar kendilerini mali yönden güçlendiriyor!’ dedi.
Ya da daha güzel, Türkiye’deki spor kulüplerinin ve derneklerin, hatta kurumların özetini yapmıştı....
Bazı başkan ve yöneticilerin sözde hizmet için bulundukları makamı kendileri için sıçrama tahtası yaptığını bilmeyenimiz, duymayanımız kalmamıştır.
Şimdi o genç, idealist yöneticinin adını ve sanını duymuyorum,
Yani yok ediverdiler...
Çok örnek vardır...
Beynimi zorluyorum, ‘fatih’ idi galiba ismi...
*- Her mahalleden bir ya da iki kişi
Milletvekilleri gibi Kent Konseyi üyelerini de halkın seçmesini istiyorum....
Umarım bir gün belirli kıstaslar kaldırılır...
Ne bileyim şu dernekten bir kişi diğerinden iki kişi gibi değil...
Nasıl Anayasa’nın 18 maddesi için değişiklik teklifi verildi ve AKP ile MHP tarafından desteklenerek kabul edildi ise Kent Konseyine girecekler de buna göre olmalı...
Bakıyorum; üyesi olduğum bir dernek de, üye vermiş Kent Konseyi’ne...
Nasıl karar alındı...
Neden o?
Adaylar olur içlerinden biri seçilir...
Yasa, ‘Başkan!’ ya da ‘Başkanın göstereceği bir kişi!’ demiyor ki...
Bir ara bir Kent Konseyi Başkanına, ‘Siz ne yapıyorsunuz?’ diye sormuştum....
Elle tutulur bir projeleri olup olmadığını sormuştum...
Sonunda patladım, ‘Senin görevin başkanı poh pohlamak mı?’ dedim...
Yanıt vermedi, güldü...
Böylece soruyu savuşturmuş oldu...
Aslında çok değerli, vatanımıza önemli hizmetler vermiş biriydi...
Adını yazsam, çoğunluk tanıyacak ve ‘haklısın!’ diyeceğinden eminim....
Sonraları aday olmadı...
Çünkü Kent Konseyinin ve konseylerinin işlevlerini yapamadıklarını, yapamayacaklarını anladı...
Ya da ‘Bu yaştan sonra emir eri olmam!’ dedi.
Yine bir konuya dikkatinizi çekeceğim:
*- Ne işleri olabilir?
Politikacılara, oda başkanlarına, sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerine, bildiğiniz tanıdığınız tüm ‘başkan’ ya da ‘yönetici’ sıfatını taşıyanlara bakın; neredeyse tamamına yakına, mutlaka ve mutlaka yeni göreve başlayan Emniyet Müdürü ya da valiyi, kaymakamı ziyaret ederler.
Ama Sağlık Müdürü, tarım müdürünü ziyaret etmek akıllarının ucundan bile geçmez!
Neden?
Bunlar acaba kendilerini potansiyel suçlu olarak mı görüyorlar.
Polisin görevi nedir?
Halkın güvenliğini sağlamak, suçluları yakalayıp adalete teslim etmek...
Babası da olsa görevini yapacaktır...
Yani ahbap çavuş ilişkileri işe yaramaz...
Daha açık ne yazayım...
Kent Konseyi başkanlarına da bakın...
İlk ziyaretlerini ya da tamamını meslekleri ile ilgili kişi ve kurumlara yapıyorlar...
Yani bazı üst amirleri ile yakınlaşıp, kendilerine makamlarında yükselme pozisyonu yaratıyorlar.
Mahallelere girip, esnafla, ev kadınlarıyla, kahvelerde işsiz oturanlarla konuşup dertlerini isteklerini dinliyorlar mı?
Ya da belediyenin, ya da kurum ve kuruluşların halk için yaptıklarını denetleyip sorunları belirleyerek tartışıp, yetkililere duyuruyorlar mı?
Hiç sanmıyorum...
Söyleyecekleri şu:
‘Bizim yetkimiz yok!’
Nasıl yok?
*- Zamanın gerçeği!
Ellerindeki gücün farkında bile değiller...
Çünkü kendilerini bağımlı hissediyorlar...
Artık kabuklarını kırmalılar, kendilerine makam ya da rant sağlayacak girişim ya da ziyaretleri bırakmalıdırlar.
Şunu da aklımızdan çıkarmamamız lazım, hiç kimse hiç kimseye boşuna selam vermez...
O eskidendi...
Çocukluğumuzda kaldı...
Fuzuli’nin Şikayetnamesi’nde bir dize var...
Zamanını anlatmak için, ‘Selam verdim; rüşvet değil deyü almadılar’ der...
Zamanının ahlaki çürümesini anlatmak istemiştir...
Şikâyetnãme; Fuzûlî'nin en önemli eserlerinden biridir.
Kanuni Sultan Süleyman 1534 yılında Bağdat'ı fethettikten sonra Fuzûlî Osmanlı sarayının hizmetine girmiş ve padişaha kasideler sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında da 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir.
Ancak maaşını alamayınca, bürokrasiyi, rüşvetçiliği ve yozlaşmayı yeren kâfiyeli nesir tarzında Şikâyetnâme 'yi yazmıştır.
Eserin en bilindik cümlesi şöyledir:
‘Selâm verdim rüşvet değildir deyü’ almadılar,
Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler.
Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler...
Her halde çoğunluk bu yazdıklarımı anımsamıştır...
Zamanımızda ise tüm partiler seçimlerden önce mutlaka ‘Hırsızlıkla, yolsuzlukla, rüşvetle mücadele edeceğiz’ diyerek oy topluyorlar.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:
Madem Kent Konseyi’ne giriyorsun, aynen ciddi dernekler gibi çalışacaksın, belediyelerden, valiliklerden, kaymakamlıklardan, resmi kurumlardan yani bizim paramızdan istifade etmeyeceksin...
Kendi binanı tutacak, cebinden harcayacaksın...
O zaman istediğini yap!
Ama bizim paramızla bizim adımıza sözde iş yapmaya kalkma...
Daha doğrusu kendini güvenceye alma...
Aynı lafı belediye başkanları ile yetkililere de söylüyorum...
***-
KURDELA
Hem hayat kurtaracak hem şehidin ismi yaşatılacak
Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, hayat kurtaracak projelerden birisi olan Akhan mahallesindeki yaya üst geçidi inşaatını inceledi.
İncelemenin ardından geçidin yanındaki Şehit Er Doğan Acar’ın annesinin evini ziyaret eden Başkan Zolan, vatan için canını veren evladının ismini üst geçide vermek için izin istedi.
Anne Acar’ın ‘Kapımı açtığım an onun ismini gördükçe mutlu olacağım’ yanıtı duygulandırdı.
*- Meslektaşları Mumcu’yu anlatacak
Bayraklı Belediyesi, adalet ve demokrasi haftası kapsamında 24 yıl önce suikaste kurban giden araştırmacı gazeteci-yazar Uğur Mumcu'yu düzenleyeceği panelle anacak.
Panel 24 Ocak Salı günü Bayraklı Belediyesi Havuz Düğün Salonu'nda saat 20.00’da başlayacak.
*- Gençlerin hayalinde...
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesi öğrencileri, örnek bir sosyal sorumluluk projesine imza attı.
Rehberlik Bölümü öğrencileri, ‘Bir Rehber Gözüyle İzmir’ diyerek İzmir’de lise düzeyinde eğitim veren okulları ziyaret etti; İzmir’in bilinmeyen tarihi ve kültürel dokusunu anlattı.
Lise öğrencilerinin İzmir’i yeterince tanımadığını gözlemlediklerini belirten Yrd. Doç. Dr. Çelik, ‘Bence bu gibi sosyal sorumluluk projeleri kapsamında İzmir gençliğine ulaşılarak, kentlilik bilinci aşılanmalı. İzmir’de yaşayan bir fert olarak kentin tüm unsurları bilinmese bile en azından bir turistle karşı karşıya gelindiğinde ya da dışardan birine tavsiye verilebilecek zengin bir kent arşivinin kafalarda oluşturulması gerek’ diye konuştu.
*- Karşıyaka’nın havası değişecek!
Karşıyaka Belediyesi’nin 2017- 2020 yıllarını kapsayan ve İngiltere’deki Birleşik Krallık Refah Fonu’ndan 85 Bin Sterlin hibe desteği alan Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’nda (SECAP) çalışmalar hızlandı.
Havadaki karbon salınımını azaltarak Karşıyaka’nın havasını değiştirecek proje için yerli ve yabancı uzmanlar bir araya gelerek yol haritasını belirledi.
Projenin çalışmaları Haziran’da tamamlanarak, uygulamaya başlanacak.
***-
ANLAYANA
*- Hiçbir zaman ‘Ben onu çok iyi tanıyorum’ dememek lazım. Her insan yanıltır.
*- Güneşin doğduğu her ufukta, umuda giden bir yol mutlaka vardır.
*- Tabağına yiyebileceğin kadar yemek, hayatına sevebileceğin kadar insan al! İsrafın lüzumu yok! Tabaktaki fazla yemek karnını, hayatındaki fazla insanlar da başını ağrıtır.
*- Günün birinde değil şimdi mutlu ol, çünkü hayat çok kısa!
*- Her güne, hayatınızın en güzel günü olması için şans verin. Bugünden başlayın, haftanın ilk gününden...
*- İki samimi arkadaş konuşurken biri sorar, ‘Senin iki araban olsa birini bana verir misin?’ yanıt; ‘Tabii veririm!’ ‘Peki iki evin olsa benim de ihtiyacım olsa oturmam için verir misin?’ ‘Elbette veririm!’, ‘Peki iki horozundan birini akşam yemeği verir misin?’, ‘Vermem!.. Neden mi? Şu an iki horozum var da, ondan!’
*- Hayat ne otuzunda, ne de kırkında başlar! Hayat farkında olduğun anda başlar. Korkmadığında başlar. Yaşamayı sevdiğinde başlar.
*- Bir kelebeğin ömrü kadardır hayat! Ne kırmaya gelir, ne de kırılmaya...
*- Hayatta çoğu şeyi unutabilirsin ama; seni seveni, sana yardımı edeni, zor gününde yanında olanı ve acını paylaşanı asla unutma!
*- Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın ya da ‘yaşamadım!’ diye ağlamayacaksın...
*- Erol Akıncılar hatırlatıyor, ‘Olduğum gibi davrandığım için çok insan kaybettiğim doğrudur. Ama beni ben olduğum için sevenler bana bir ömür yeter!’
*- Dünya sadece güzelliklerle dolu olsaydı; doğarken ağlamazdık! Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık!
*- İnsan başkasının yanlışını teraziye koymadan önce diğer kefeye kendini koy-malı ne kadar doğruyum diye...
*- Önceki gün verdiğimiz El Bab Şehitlerimizin doğru düzgün haberi bile olmazken, Trump’un elbisesinin detayına kadar haber olması sözün bittiği yerdir!
*- ‘İyi insan; mutluluk, kötü insan; tecrübe, yanlış insan; ders’ demektir...
*- ‘Çok sabırlıyımdır, Hatlar karşısında bekler, bolca şans verir, her zorluğu göğüsler, öyle hemen kaçmam. Ancak sabrım taşarsa; ‘hoşça kal’ımın bir daha ‘merhaba’ sı yoktur’ der her aklı başında insanımız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.