AKHİSAR'A DA GİDEMEDİM!
Yaşar Eyice
25 Kasım 2016 Cuma 19:36
ESKİ GÜNLERİ KONUŞACAKTIK
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
*- Sözümde duramadım!
Alel acele seyahate çıkmam nedeniyle, söz verdiğim halde Doktor Ali Kertiş ve Doktor Erol Duran ve diğer dostlarla buluşamadık.
Eski günleri, daha doğrusu gençliğimizdeki İzmir’e konuşacaktık.
‘İyi ki varsın!’ demenin borç para vermek olmadığını, ‘lütfen’ demenin utanılacak bir şey olmadığını, ‘Özür dilerim!’ demenin küçültücü olmadığını, ‘paylaşmanın’ kendini azaltmak olmadığını ‘yüz yüze konuşmanın’ arkadan konuşmaktan daha etkili olduğunu, küçücük bir ‘gülümsemenin’ tüm kapıları açacağını da sohbetimizde konu edecektik.
Doktor Ali Kertiş ile Doktor Erol Duran diğer ‘dost’ doktorları da grubumuza dahil edeceklerdi.
Belki Dr. Adnan Tan ile Ahmet Cun da bizimle olacaktı.
Ama nasip olmadı işte...
Buluşma yerimizi de, saatini de belirlemiştik...
Bornova Buz Pisti’nin içindeki kafeterya...
Sonra şu kararı da vermiştik:
‘Sadece ve sedece meşrubat içeceğiz!’
*- Anımsadım...
Çok eskiden Bornova’nın ‘Su-Ga’ marka gazozları vardı...
Çınarlı’da, daha doğrusu ağaçlı yolun bitiminde, ‘dan dan’ dediğimiz demiryolunu geçtikten sonra, çınarlı yolun başındaki çınarın dibindeki mekânda imal edilir, tüm kente yayılırdı.
Biz çocukken Kızılay’dan daha yukarı kısımlarda Bornova memba suyunun çıktığı yerde idi bu imalathanenin yeri.
Çok ama çok eski yıllardra, yani bizim dedelerimiz ya da onların da büyüklerinin olduğu zamanda Bornova’yı sel götürmüş...
Dağlardan büyük kaya parçaları bile sürüklenerek gelmiş, bir mahalle yok olmuş...
Sonra Kızılay imdada yetişmiş.
Daha önceki dönemde ise büyük bir deprem olmuş...
Papaz Deresi mevikiindeki zeytinlikten Bornova’ya dönmekte olanlar tanık olmuşlar:
Depremde yer yarılmış ve önde devesi ile giden biri, bindiği eşek, arkasından gelen devesi ile birlikte açılan yarıktan mağmanın dibine doğru düşmüş...
Birkaç saniye veya biraz daha uzun süre içinde yarık birleşerek eski haline dönmüş...
Yani zeytinlik komşuları hakkın rahmetine kavuşmuş!
*- Önemli bir marka idi!
Daha sonra Sunalko markası piyasaya hâkim oldu...
Onun merkezi de Basmane idi...
Şişeleme Mürselpaşa’dan geçen araçlar ve yolcular tarafından cam vitrinden görülüyordu...
Yani, ne Coca cola- ne de Pepzi Cola yoktu, İzmir’de...
Doktor Dostlarım, örneğin Urlalı Doç. Dr. Mehmet Erduran’ın bir sözü aklıma geldi...
‘Yaşlılık ne saçın ağırması, ne de belinin bükülmesidir. İnsanın hayat gayesinin bitmesi, ümidinin tükenmesi, neşesinin sönmesidir.’ diyor Doç. Dr. Mehmet Erduran...
Dr. Erol Duran ürolog...
Doç. Dr. Mehmet Erduran ise Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı...
*- Türkiye’de yok mu?
Öğretmen Nurten Yelken ile Mediha Doğan’dan öğrendim...
Ve de hak verdim...
Bakalım siz ne diyeceksiniz?
Almanya’da bir lise müdürü her öğretim eğitim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş:
‘Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.
Hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördüm;
İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları ile iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocukları...
İşini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekleri,
Lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanları,
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum!
Öğretenlerimizden, öğretmenlerimizden istediğim şudur:
Öğrencilerinizin, öğrencilerimizin insan olması için çaba harcayın!
Çabalarınız; bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin!
Eğitim çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa o zaman önem taşır...’
Bu görüşe hak vermemek elimizde olamaz.
*- Yalandan kimse ölmemiş!
Madem eğitimden ve Almanya’dan söz açtık devam edelim...
Ali N. Güreli şunları söylüyor:
‘Bu şerefsiz bir yalan haber atıyordu ortaya; 70 milyon Alman vatandaşı , ‘Hiç olur mu ulan , oha , çüş!’ vs. demeden inanıyordu .
Kendi milletinin bu denli budala olduğunu anlayan bu herif ve arkadaşları, artık sürekli yalan üretmeye başladılar.
‘İşsiziz, açız!’ vs. diyenlere , ‘Tabi düşmanlarımız!’ yüzünden demeye başladılar.
Herkes düşmandı; İngiltere, Fransa , Polonya , Yahudiler , Gülyabani , Camoko vs vs.
Milyonlarca insanı öldürdüler, bu yalanlar yüzünden, ama bu arada kendi ağızlarına da edildi!
Sonunda, tarihe; ‘Sapık, şerefsiz, deli, yalancı, katil!’ diye geçtiler. Onların yalanlarına inanan Almanlar her şey bittikten sonra , ‘Valla hiç bilmiyorduk, bizi kandırdılar, safmışız!’ vs. dediler.
Kaybolan Yahudi komşuları için ‘Biz onları saklambaç oynuyor zannetmiştik!’ vs. dediler...
‘Mallarını niye yağmaladınız?’ diye soranlara; ‘Monopoli oyununda kazandık zanettik!’ dediler.
Ama dünyanın bir başka köşesindeki bu adam ve arkadaşlarına benzer adamlar, zaman zaman yine türediler yine çeşitli yalanlarla insanların hayatı ile oynadılar ama insanlar onları çok sevdi .
Zira hiç bir insan, ‘Ne yapayım ben geri zekalıyım!’ demeyi yediremedi kendine, hafif orta şekerli olduğunu fark ettiğinde, bunu düşmanlara bağlamak ve kanının son damlasına kadar o düşmanla savaşmak, ona çok hoş ve ulvi geldi.
Geri zekalı olmaktansa, kahraman olarak anılma imkanı sağladı.
Goebbels ölmedi, bazılarının içinde yaşıyor, yaşatılıyor.’
Aslında; Bu Alman’ı bütün dünya tanıyor...
Ama hala inananlarda var...
İsterseniz gidin Almanya’ya görün...
Özelikle Türk’lere yapılanları...
Fuzuli yıllar önce boşuna dememiş;
‘Mey biter saki kalır, her renk solar haki kalır, diploma insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik baki kalır!’
Aramızda eşek de çok, eşeklik yapan da...
*- Değişim iyi mi?
Bu arada Levent Gökçeer’de şöyle diyor:
Sevgili arkadaşım Hale çok güzel yazmış;
‘Özel günlerin anlamı kalmadı bu ülkede!’
İnsanları da değişti...
Hatta; bakış açıları, değer yargıları...
Umudumuz var tüm dış mihrak ve ülkelere rağmen...
Tüm iç mihrak ve hainlere rağmen .’
Kendisine katılıyorum ve de elbirliğiyle tüm sorunları çözeceğimize kesinlikle inanıyorum.
*- Kaçımız okudu?
Size şimdi de, bir ‘düzeltme ve af dilemeden söz edeyim:
‘Saygıdeğer Atatürkçüler;
Geçtiğimiz günlerde bir bilgi paylaşımından söz etmiştim:
Bilgi paylaşımı şöyle idi:
Atatürk nutku; 6 gün, 36 saat 30 dakika, yani sonuç olarak 2190 dakikada okumuş.
Bu konuda katkı veren arkadaşlara teşekkürler.
Sağ olun var olun...
Bu bilgiler Nutuk'un son baskılarında yer alıyordu.
Beni Erdem Nur Cengiz kardeşim uyarmış, 36 saat 33 dakika olduğunu yazmıştı.
Ben de elimdeki Nutuk'larda var olan bilgiler ışığında sevgili Kardeşim Erdem'e ‘Bu 3 dakika nereden çıktı?’ diye sormuştum.
Nutkun 1927 tarihli basımını buldum.
Orada; 36 saat 33 dakika yazıyor.
Yani Nutkun okunma süresi 6 gün,36 saat 33 dakikadır.
Affediniz; dakika olarak 2190 değil 2193 dakikadır.’
Ne kadar titiz düşünenlerimiz de var aramızda...
Bu satırları da bunun için derledim...
İçimizde sahte Atatürkçüler var ya, onlara kapak olması için...
Ne kadar ince düşünenlerin olduğunu da belirtmek için...
*- İcat çıkarmayın başımıza!
‘İcad çıkartma!’ diye bir laf var.
Çok yanlışmış!
Aslında; ‘icad çıkart!’, farklı düşünmüş, doğrusu.
İnovatif düşünce ile ancak sıçrama yapabilirmişiz...
‘Katma değer’ ancak öyle elde edilirmiş.
STK lar sürekli bu mesajları veriyor da , bu beyanatları veren STK yöneticileri bırak farklı mesaj vermeyi , resmi devlet söylemi dışında tek kelime edemiyor kürsüye çıkınca, ya da kameraların önünde.
Ha ancak, arkadaşlar arasında , ya da aile ortamında söyledikleri çok inovatif tabi de ,o ayrı.
En dikkat ettikleri, bir kaç anlamını çok iyi bilmedikleri, çok kullanılan fiyakalı iki lafı konuşma metnine sokuşturmak vs. vs.
Konjonktürel kelebekler.
AP, TC’ye kırmızı kartı gösterdi bile ve hepsi AB’ den ya ithalat yapıyor, Ya ihracat?
Eminim ‘gık’ diyemeyecekler.
Türkiş STK, helal olsun sana, icad çıkar bir sefer de dişimizi kıralım.
Üniversiteli çocukları toplayıp ‘farklı düşünün’ vs. deyip, ‘farklı düşünen’ çocukların coplanmasını gazlanmasını seyreden iş aleminin STK’ ları, ‘Gezi protestolarının arkasında hangi dış güç var?’ diye, kendilerine benzer öğretim üyelerine çuvalla para verip araştırma yaptıran, demokrasiden yana STK başkanları!
Ey kelle Bekirler!
Ey yurtdışı tetkik gezilerinde, sadece o ülkelerin hayat kadınlarını, parasını ödeyerek tetkik eden başkanlar.
İnsanlar fakirleşirken,ölürken vs vs.hadi ‘ icad’ta bulunun!
O demeçlerinizi ‘danışmanlar yazdığı için’ içeriğini bilmiyorsunuzdur. Farklı düşün vs. deyip milletle kafa yapmayı!’
Bu satırlar da ünlü bir iş adamımızın...
Önemli ihracatçılarınızdan da diyebilirim, sanayicilerimizden de...
Ya da büyük üreticilerimizden...
Yani hepsini üzerinde toplayan bir insanımız...
Küçük bir tiyo daha vereyim...
Çok genç yaşta, önemli bir turistik kentimizin belediye başkanlığını da yapmıştı...
Yani boşa konuşmadığı gibi kesinlikle yaş tahtaya da basmaz...
Belki ileride bir iki önemli sözünü de paylaşır ve izin verirse kim olduğunu da açıklarım...
*- Hak verilmez mi?
Önce sizinle CHP’li Yücel Özen’in iki üç satırlık göndermesini paylaşacağım;
‘Şu İzmir Medyasına hayranım valla...
AKP İzmir; 7 İlçe Örgütünü istifa ettirerek görevden aldı!
TIK YOK!
Ne gördüler...
Ne duydular...
Ne ‘Demokrasi’ diye bağırdılar...
Partimizde İlçe yöneticilerimizin hapşırması bile haber oluyor...
Haber değeri olan bir partinin üyesi olmak...
Keyifli!..’
*- Sahtekârları yazmaktan yoruldum
Şimdi de Ekonomi Muhabirlerinin bir açıklamasını özetleyeceğim, halimizi görmeniz için:
‘Mesleğimizin gereklerinden basın toplantısını izlerken meslektaşlarımızın şahit olduğu olay bizleri ‘mesleğimiz’ adına düşündürmüştür.
Belirli bir yayın organında ücret karşılığı çalışmadığı, haber takibi gibi bir sorumluluğu olmadığı halde ‘basın mensubu’ymuş gibi bizlerle birlikte teşrik-i mesaide bulunan bu şahıslardan mesleğimize yakışmayan tavırlar görüyoruz.
Özellikle kurumların ikramlı etkinliklerinde katılımın arttığını gözlemliyoruz.
Bunun son ve en rahatsız edici örneğini, iki kişinin (E) toplantısında giriştiği kavgada yaşandı.
Toplantı sırasında ağız dalaşı ile başlayan ve ardından sokağa taşan küfürlü-yumruklu kavgaya dönüşen olayın muhatapları aslında orada haber takibi için görevlendirilen kişiler olmamasına rağmen, olay ‘gazetecilerin kavgası’ olarak ev sahiplerine yansımış oldu.
*- Çok önemli bir cümle!
Günümüzde, bir yandan sarı basın kartı taşımasına rağmen gazetecilere akreditasyon verilmediği, diğer yandan ise insanların kendisini gazeteci olarak tanıtarak istediği her yere rahatça girebildiği bir dönem yaşıyoruz. Bu ironinin bir tarafını basın özgürlüğü adına düzeltmeye çalışmamız gerektiği gibi, etik değerlerimizi oluşturan diğer tarafını da ihmal etmememiz gerektiğine inanıyoruz.
Aramızda yaptığımız tartışmalarda; basın toplantılarının ikram, promosyon gibi ayrıntılardan soyutlanması isteğimizle birlikte kurumlar nezdinde basın mensubu olmayanların da basın toplantılarına katılımının önüne geçilmesi için gerekli iletişimlerde bulunacağımızı belirtmek istiyoruz.’
Sizler biliyorsunuz bu konuyu kaç kez gündeme getirdim...
Nihayet birileri ‘Yeter!’ diyebiliyor.
Umarım konu üzerinde eğilenler çoğalır ve sülükler gerçek habercilerin, gazetecilerin arasından temizlenir.
***-
GÜNCEL
Kongre ile ödül töreni bir arada
Ege Genç İşadamları Derneği Olağan Genel Kurulu, 26 Kasım 2016 Cumartesi günü saat 10.00’da SwissOtel Büyük Efes’de yapılacak.
EGİAD Genel Kurulu ve ‘Barış’ konulu EGİAD 6. Ulusal Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni’nin açılışını Seda Kaya yapacak. EGİAD Danışma Kurulu ve EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ise iç ve dış olaylarla ilgili yorumda bulunacak.
*- Akhisar zeytin buluşmasına hazır
Uluslararası Zeytin Konseyi (IOC) tarafından ilan edilen ‘Dünya Zeytin Günü’ 26 Kasım Cumartesi günü Türkiye’de zeytinin başkenti olan Akhisar’da kutlanacak.
Bin yıllık zeytin ağaçların altında başlayacak etkinlikler için Türkiye’nin dört bir yanından misafirlerini ağırlayacaklarını belirten Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Alper Alhat, ‘Akhisar hazır, doğanın mucizesi, hayatımıza sağlık, ömrümüze ömür katan zeytinin hayatımıza ortak oluşunu kutlayacağız’ dedi.
Bölgede bin yaşın üzerinde anıt niteliğinde 200 ağacımız bulunuyor.
Akhisar Dünya Zeytin Günü kutlamaları, saat 10.00’da Sindelli Köyü’nde anıt ağaçların altında gerçekleşecek kahvaltı ve hemen ardından düzenlenecek panelle başlayacak.
***-
GICIK
*- Ne zaman ki, bir kadını dişi değil kişi olarak görürsek işte o zaman uygar ve ahlaklı bir toplum oluruz.
*- Hepimizin bir öğretmeni var; Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk.
*- Tek temennimiz, herkesin kendi gibi insanlarla karşılaşması.
*- Öğretmen; duvardaki bomba deliğini güneş yapan bilge kişidir.
*- Eğer adalet istiyorsan, zenginlerin sözlerine değil, yoksulların gözlerine bakacaksın.
*- Kimse senin ne yaşadığını, derdinin ne olduğunu, nelerle mücadele ettiğini bilmez! Aslında senin nasıl biri olduğunu bile bilmez. Ama herkes seni tanımadan hakkında yorum yapmayı çok iyi bilir.
*- Neden ‘Gözlerinden öperim!’ denilir bilir misiniz? Hasretliğin çilesini en çok göz çeker, bu yüzden vuslatı en çok o hak eder.
*- Ne kadar kırıldıysam o kadar dayanıklı olmayı öğrendim. Ne kadar kötü şeyler yaşadıysam, o kadar iyi şeylerin kıymetini öğrendim. Ne kadar beklediysem hayırlı olanı, o kadar öğrendim sabırlı olmayı.
*- Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et. Çünkü söz yürekten gelir dilden çıkar.
*- Hayat, çabada olana cevap verir!
*- İnsan, sevdiği kişiye yıllar sonra baktığında bile, ‘keşke’ değil, ‘iyi ki!’ demeli...
*- Hayattaki en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.