ÇALIŞAN MI KALDI?
Yaşar Eyice
10 Ocak 2017 Salı 22:01
ÇALIŞAN MI KALDI?
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
Unutmak mümkün değil!
Tolunay (16), Nisa (8) ve Dila (15)...
Kaç gündür, onlarla birlikte ağladık ve İzmir için canını veren kahraman babalarını, dualarla, alkışlarla uğurladık...
İzmir'e ‘gavur, dinsiz, puta tapan’ diyen dindar görünümlü şeytanlar duysun ve bilsin ki İzmir, kameraların, mikrofonların karşısına geçip kahraman kesilenlerin değil, doğduğu yer neresi olursa olsun,
Türkiye Cumhuriyeti için gözünü kırpmadan canını vereceklerin kentidir. Hasan Tahsin gibi, Fethi Sekin gibi, hepimiz gibi...
İzmirli Emel Erdal Çalıkoğlu bir imzayla yeni bir kampanya başlattı
Kısa sürede, şimdi 268 bin 527 destekçisi var.
Kampanyanın muhatabı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İzmir Milletvekili Başbakan Binali Yıldırım ile Meclis Başkanı gösteriliyor.
İstenilen şu:
1- Kahraman Şehit Polis Fethi Sekin’in adı İzmir Adliyesi önündeki caddeye verilsin...
2- Üç çocuğu en iyi özel okullarda burslu okutulsun.
3- Eşine ömür boyu milletvekili maaşı verilsin...
Birinci madde zaten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından ele alındı...
Dün gece de Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alınan kararla, Kahraman Şehit Polis Fethi Sekin’in adı İzmir Adliyesi önündeki caddeye verildi.
Diğer sokağa da diğer şehidimizin adı verildi. Hemen yanındaki sokak da ‘Şehit Musa Can Sokağı’ oldu.
Vefa ve şükran böyle olur...
*- Boş durmuyorlar...
Birçok CHP’li belediye de gerekeni yapıyor.
İkinci madde için tüm İzmir seferber oldu....
Birçok özel okul ve vakıf üniversiteleri açıklamalarda bulundu...
Hatta Galatasaray Kulübünden de destek sözü geldi.
Ama önemli olan üçüncü madde...
Bakalım milletvekilleri ne der?
Şimdi herkes Anayasa’ya takılmış durumda...
Yani bu maddeyi yasa teklifi yapıp onaylarlar mı bilmiyorum...
Siz bu konuda daha iyi düşünürsünüz...
Ayrılıkta ve de kavuşmada insanlar ne diyeceklerini bilemiyor.
*- Temenniler iyi ama...
10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü...
Bir gün önceden başta siyasiler ve belediye başkanları olmak üzere onlarca kişi mesaj yayınladı, yayınlamaya devam ediyor.
Herkes bir laf ediyor....
Bir iki örnek verebilirim...
Biri, ‘Gazetecilerin; mesleklerini yaptıkları için cezaevine atılmadığı, ilkeli davrandıkları için işsiz kalmadığı, baskı görmediği, emeklerinin karşılığını aldığı koşullarda çalışması dileğiyle, bu özel günlerini yürekten kutluyorum’ diyor.
Hâlbuki kaç yıldır, İzmir Gazeteciler Cemiyeti eski başkanlarımızdan, şimdiki Onursal Başkanımız Erol Akıncılar’dan bu yana bu günü sadece mesajla geçiştiriyoruz.
Zaten şu anda kaç tane çalışan gazeteci var?
Patronlar resmi kadrolarına çocuklarını, eşlerini, sevgililerini, çaycılarını, berberlerini, aile dostlarını, hatta şoförlerini almışlar.
Yani gerçek çalışana, eğitimini tamamlayana kadrolarda yer yok!
Sadece en fazla açıktan alabileceği bin lira ile Kunta Kinte gibi koşturup duracak ‘Belki kadroda bir gün yer bulurum’, diye...
Sıradan bir vatandaş, Gülsen Çetinkaya şöyle yazmış:
‘Bazı günleri hatırlamak artık bana dalga geçmek gibi geliyor.
Samimi ve candan bulmuyorum!
Haklarının korunmadığı, saygı görmeyen bu kuruluşların gününü kutlamak doğrusu çok komik!’
*- İçimizde bile ayırımcılık yapılıyor!
Söylemeden edemeyeceğim;
İzmir Yargı ve Güvenlik Muhabirleri Derneği var...
Belki de adını hiç duymadınız!
Neden?
Çünkü hep körlerle sağırlar birbirini koruyor da ondan...
Başkanlığını şu an gerçek habercilerden Mehmet İnmez yapıyor.
Nedense diğer meslek kuruluşları her an ölümle, en azından saldırıya muhatap olanlara yaşama hakkı diyeceğim söz hakkı tanınmıyor.
Belki bir gün bunu da anlatırım...
Halbuki gerçek gazetecilerin çoğu da bu sıralardan geçmektedir.
İzmir Yargı Ve Güvenlik Muhabirleri Derneği Başkanı Mehmet İnmez ile yönetim kurulu da şöyle diyorlar:
‘Gazeteciler, milletin vicdanına ses olmaktadırlar!’
*- Önemli meslek ama...
Tüm yönetim kurulu üyelerini tanıdığım ve takdir ettiğim tek basın kuruluşu Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu...
Gerek İzmir’e: gerekse mesleğimize önemli katkısı olan idealistlerden kurulu...
‘Yok artık!’ ye da ‘Olamaz!’ dediğiz bir çok etkinliğe imza atıyorlar.
‘Gazetecilik Geleceğimizi Aydınlatır’ başlığıyla yayınladıkları mesajdan bir iki paragrafını sizinle paylaşmak istiyorum...
Çünkü yürekten katılıyorum:
Günümüzün özeti burada.
‘Gazetecilerin ekonomik, sosyal ve sendikal, haklara kavuştuğu ve 212 olarak bilinen 5953 sayılı Basın İş Kanunu'nun 10 Ocak 1961 yılında kabulünün ardından, geçen 56 yılda haklarımız budandı.
Hiçbir dönemde özgür bir basın istenmedi.
56 yılın sonunda geldiğimiz noktada bugün ‘hak’ sözcüğü anlamını yitirdi. Okumayan, her duyduğuna inanan, sorgulamayan bir toplum olma yolunda koşar adım ilerlerken, haber yapmaya çalışan, kamuoyunu gerçeklerle aydınlatma görevini üstlenen bizler, iş güvencesinden yoksunuz.
Kalemlerimiz elimizden alındıkça özgürlüklerden bahsetmek de olanaklı olmayacaktır.
Belirli bir yayın organında ücret karşılığı çalışmadığı, haber takibi gibi bir sorumluluğu almadığı halde ‘basın mensubu’ymuş gibi davrananlardan mesleğimizi korumamız gerektiğine de inancımızı vurguluyoruz.
Bir yandan sarı basın kartı taşımasına rağmen gazetecilere akreditasyon verilmediği, diğer yandan ise insanların kendisini gazeteci olarak tanıtarak istediği her yere rahatça girebildiği bir dönem yaşıyoruz.’
İşte özeti bu...
*- Maceralı bir yolculuktan sonra Türkiye
Kar hepimizi esir aldı...
Belki kirleri temizler, temiz bir sayfa açmamıza yardımcı olur...
İzmirli Umur Özlüer, İstanbul’dan 10 Ocak 2017 günü seyahatini şöyle paylaşmış...
Günün mana ve ehemmiyetini belirttiği için ben desizinle paylaşıyorum
'Türk Hava Yollarının 06 Ocak Saat 18.45 tarifeli Los Angeles – Türkiye TK 10 seferi için alana ulaştığımızda olumsuz hava koşulları yüzünden, Yeşilköy Hava Limanında birçok uçak seferinin iptalleri olduğu söylentileri bize ulaşmıştı. Buna rağmen THY kontuarında işlemlerimizi tamamlayıp uçağa binmek üzere güvenlik geçişine yollandık.
Bir gün önce Florida eyaletindeki Fort Lauderdale Havalimanı'nda silahlı saldırı saldırı sonucu 5 kişinin ölümünün şokunu üzerinden atamayan ABD de süren sıkı önlemleri aşarak uçağımıza bineceğimiz kapıya ulaştık.
İçeri, diğer hava alanlarındaki gibi sıvı sokulmayan bu hava limanında, içilecek su bulunan sebillerin konmuş olması dikkatimi çekti. Umarım bu hizmet bizim hava limanı işletmecilerimiz tarafından da değerlendirilir.
Kız kardeşim ve annem beni uğurlarken “gitme ertele birkaç gün sonra gidersin” demişlerdi. Ben de onlara “kısmetse gideriz” demiştim. Ve de kısmet olmadı, o günkü uçuşumuz iptal oldu.
Çoğu çalışanı Asyalılar’dan oluşan THY Los Angeles yer ekibi kısa sürede iptal krizini aşarak yolcuları beş yıldızlı Crown Plaza Oteli’ne yerleştirdi.
Yolcular arasında kurulan dostlukların dayanışmaya döndüğü bu bekleyişin ardından ertesi günü 07 Ocak 2016 tarihindeki uçuşumuzu saat 16.55 de gerçekleştirdik
Pırıl güneşli Los Angeles’den havalanıp, Okyanus aşan 12 saatlik bir yolculuk sonrası karlar altındaki İstanbul’a ulaştığımızda herkesin kafasında tek bir soru vardı “Eve nasıl gideceğiz”.
Güler yüzlü uçuş ekibimize özenli servisleri, kaptan pilota da bu hava koşullarında bizi en ufak bir sarsıntı bile yaşatmadan yere indirdiği için teşekkür ederek terminal otobüslerine bindik ve yer hizmetlerinin, karla boğuştuğu alandan geçerek bagaj alım sahasına geldik.
*- Yine de iyi...
Allah’tan korkulan olmadı, kardan yılan İstanbul trafiğinin yoğunluğu %2 idi, ana yollar açıktı ama ara yollar kardan gözükmüyordu, Yeşilköy’den Üsküdar’a 30 dakikada ulaştık.
Kar İstanbul’un tamamını kaplamış, ayıp örten bir yorgan gibi tüm pislikleri örtmüştü.
Olumsuz hava koşulları, medya haberlerinde en üst sıraya yükselmiş, böylelikle çıkarcıların suni gündem yaratmak için terörle kan dökmesi, doğal bir yolla engellemişti adeta.
Umarım bu kar, tüm mikropları temizler, hastalıktan kırılan ülkemiz en kısa zamanda şifaya kavuşur.
Şu sıralar TBMM ülkenin geleceğini şekillendirecek tartışmaların içinde. Maaşları ve sosyal hakları konusunda sorun çıkarmadan anlaşan vekiller, bu gelecekten kendilerine düşecek payı almak için kıyasıya tartışıyorlar. Konu, ülkenin değil, kendileri ve yandaşlarının geleceği? Önerilen yasalar aksayan demokrasiyi onarmak toplumu refaha ulaştıracak bir düzenin sağlanması yerine, kişilere ve kapı kullarının yararına tasarlanmış.
Millet, zor ötesi kış koşulları ile boğuşurken bunlar, kar altından başkanlık yürüteceklerini zan ediyorlar.
Umarım halkımıza bu soğuk yarar büzüşen beyin damarları ile daha sağlıklı düşünerek bu kanlı gidişe bu kez son verirler.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü (!) Basın hürriyetinin ve halkın haber alma hakkının engellendiği, özgür kalemlerin işten çıkarıldığı, hür düşüncenin hapishaneleri doldurduğu bu ortamda, bu günü kutlayanlar Gazeteci değil, Gazetekçisi ya da Gaztetikçisi olmalılar düşüncesindeyim.
Hoşça kalın, dostça kalın, doğrudan ayrılmayın.
Sağlık, sevgi, sanat ve barış dolu bir yeni yıl dilerim.
Umur Özlüer- İstanbul 10 Ocak 2017.)
*- Kışın orman yanmaz yakılır!
Trabzon’da hiç orman yangını duydunuz mu?
Hem de kış günü!
Hayır!
Herkes biliyor; o orman yanmadı, yakıldı.
Hem de görüntülerden son derece organize olduğunu!
Çeşitli bölgelerde aynı anda başlatıldığı anlaşılıyor.
Eh, Katar Emiri gelip, helikopterle turizm yapılabilecek alanları incelemişti değil mi?
Daha önce yazmışlardı:
Trabzon Arap İmparatorluğu, diye...
Şehrin bazılarına peşkeş çekildiği iddia edilmişti.
Doğa yeşilinin, dolar yeşili ile değiştirildiği iddia edilmişti.
O zaman benim gibi şaşırmak, kahrolmak neden?
Dostlarım söyledi:
Kentin en güzel ormanlık alanlarından biri de Çamburnu...
Yerine kimler yatırım yapacak?
Araplar mı, başkaları mı?
Önce Nuran Hanım’dan duydum...
Sonra yine dostlar söyledi:
Aynı gün bir kanalda; ‘Entelköy, Efeköy’e karşı!’ filmi gösterilmiş.
‘İlk fırsatta bu filmi izleyin!’ diye öneriyorlar.
Gerçek vatanseverlik toprağını sattırmamaktır, diyorlar.
Derelerine varıncaya kadar her şeyine sahip çıkmaktır, her karış toprağımızın.
Bölücülerle, hainlerle nasıl mücadele ediyorsak, yeşilimizi yok edenlerle de aynı mücadeleyi vermeliyiz, geleceğimiz için...
Sürmene Belediye Başkanı gibi, ‘Yağmur yağsa da yangın sönsün!’ demekle kalmayıp, ormanlarımızı kem gözlerden de, hainlerden de korumalıyız.
Umut Oran; ‘Bu kar kış kıyamette, vatandaş sobasını zor yakıyor. Ama birileri Sürmene’yi yaz mevsimini dahi beklemeden yakıverdi’ demiş...
Aklıma Bodrum geldi...
Güvercinlik’teki Cennet alan...
Orası da Sürmene’nin yakılmadan önceki hali gibiydi...
Yetkililer aynı sözleri etmişti:
‘Burayı ranta açmayacağız, yeniden yeşillendireceğiz, bir ağacın yerine 10 fidan dikeceğiz’ diye...
Gidin görün!
Dikilen fidan mı, yoksa binalar mı?
Yine Umut Oran’dan öğrendim:
Doların bir kuruş değer kazanması bile dış borcumuzu 4 milyar lira arttırıyormuş...
Dış borcumuz 1 günde 40 milyar (katrilyon) lira artmış...
Birileri çimdiklesin, ‘Hayal görüyorsun!’ , ‘yalan!’ desin uyandırsın bizi....
Biz mi yoldan çıktık başkaları mı anlatsın...
Ama kim?
*- Hadi dostlar bir olalım!
Bu arada söyleyeyim:
Nazlanacak kimsen olmayınca, anlatamadıklarını yüreğine hapsedersin!
Ağırlığı yüzüne yansır.
Acıların gözlerinden akar ama halini soranlara ‘iyiyim’ dersin!
Haddini bilmedikten sonra; çok şey bilmek hiçbir işe yaramaz!
Suskunluk kimseyi yanıltmasın, çünkü susan konuşursa kimse kaldıramaz!
Hazreti Mevlana der ki; Kaderimi ben seçmedim!
Rabbim ikram etti.
‘Elhamdülillah iyiyim!’ dersem yalan olur.
‘Kötüyüm!’ dersem, inancıma dokunur.
En iyisi şükre vurayım; dilimi.
Belki o zaman kalbim kurtulur.
Duam belli, duyan belli...
Gerisi takdiri ilahi...
***-
GÜNCEL
Engel tanımayan ressamın sergisi
Ankara’da yaşayan ve yüzde 70 zihinsel engeli bulunan ancak yaptığı resimlerle büyük beğeni toplayan ressam Muhammed Yalçın’ın 117 tablodan oluşan sergisi ANKAmall’da ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.
ANKAmall sosyal projelerde ve sanat faaliyetlerinde farkındalık yaratmaya devam ediyor. Daha önce birçok sergisi bulunan ve aldığı özel eğitim sayesinde resim çizen Muhammed Yalçın şimdi de ANKAmall’da resimseverlerle bir araya geliyor. 17 Ocak tarihine kadar sürecek olan sergi yoğun ilgi görüyor.
*- Büyükşehir lezzet ustaları yetiştiriyor
Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından meslek edindirme kursları kapsamında hayata geçirilen ve büyük ilgi gören Aşçılık Kursu, 5’inci dönem eğitimlerine başladı.
Denizli Büyükşehir Belediyesinin meslek edindirme kursları kapsamında 2015 yılında hayata geçirdiği Aşçılık Kursu vatandaşlardan büyük ilgi görüyor.
Kursta kursiyerlere masa düzeni, yemek yapımı, yemek sunumu gibi bilgilerin yanı sıra beceri ve yaratıcılıklarını artıracak eğitimler veriliyor.
Kursa katılan vatandaşların özellikle zengin Türk mutfağı ile tanıştıklarını ifade eden Aşçılık Kursu Eğitmeni Metin Ayhan Yiğit, ‘Denizli Büyükşehir Belediyemizin düzenlemiş olduğu ücretsiz kurslardan biri olan Aşçılık Kursumuzda uygulamalı eğitimler, eğlenceli ve öğretici geçiyor. Kursiyerlerimiz, yemek yapmanın yanı sıra Türk mutfağının zenginliğiyle tanışmış oluyor’ dedi.
***-
GICIK
*- Eskiden yokluk vardı ama huzur daha çoktu.
*- Yaş ilerledikçe, çok arkadaşa sahip olmanın daha az önemli olduğunu ve gerçek arkadaşlara sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyor, insan.
*- Aklınızı kaçırmamak için sürekli kaçın! Kitaba kaçın, şiire kaçın, resime kaçın... Gelemeyecekleri tek yer oralar. Dinlenince çıkarsınız!
*- Kalbe, sigaradan daha çok zarar verenlerde var; İnce düşünmek, haddinden faza değer vermek, kırmamak için kırılmak ve tüm bunları değmeyecek insanlar için feda ettiğini hep sonradan öğrenmek...
*- ‘İleride güzel günler göreceğiz!’ demişlerdi, daha ne kadar ge-ideceğiz?
*- Umudun olduğu yerde, mucizeler çiçek açar!
*- Kitap okuyun, çikolata yiyin, yeni müzikler keşfedin, geçmişi unutun. Uyuyun! Çay kahve için. Her şeye rağmen mutlu olun ve gülümseyin.
*- Bir öğretmen, öğrenmeyi kesince; öğretmeyi de keser, böylece sabitleşir. Yol göstermeyen bir işaret levhası olur. Öğretmen, öğretmen olabilmek için öğrenci kalmalıdır.
*- Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, hayatında bir kez dahi tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar yavaş yavaş ölürler...
*- Samimiyet istiyorum, artık boğuldum. Dili süslü ama yürekleri boş kişilerden!
*- Gözden her zaman gözyaşı düşmez! Kimi zaman da insan düşer.
*- Yalnızlık çok tehlikelidir ve bağımlılık yapar. Çünkü insan o huzuru yaşayınca bir daha insanlarla uğraşmak istemiyor!
*- Verilen söz hayal kurdurur sadece, mutu etmeye yetmez. Mutluluk sözünü yutanla değil, ne olursa olsun sözünü tutanla yaşanır.
*- Benim herkese bir iyiliğim olmuştur. Sana olmadıysa sende bir tuhaflık var, demektir.
*- Sizi bilmem ama ben pişmanlık duyan, utanabilen insanları seviyorum. Pişkinlik ne kadar ucuzsa, utanç o kadar değerlidir, çünkü!
*- Tabutlar sığmayan koca koca yiğitleri iki baldırı çıplağın altından birkaç satıra sığdıran zihniyetin de, medyanın da, o patronların da Allah belasını versin!
*- Değer ağırdır, taşıyabileceğinden emin olduğunuz insanlara verin.
*- Ne yaprağın kurusun, ne gülün solsun... Her tuttuğun altın, dileklerin kabul olsun!
*- ‘Ah!’ etmeye gerek bile yok! Nasıl olsa bir yerden çıkar, sen unutsan bile!
*- Niyeti kötü insandan değil, niyetinin kötü olduğunu gizleyenden kork!
*- Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın... Dün tarih oldu, yarın bir sır! Bu günün kıymetini bilin!
*- Çayı közde, sevgiyi gözde, tebessümü yüzde, adamlığı özde, mutluluğu azda arayın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.