ORMANLAR MI KAYBOLDU, BEN Mİ GÖREMİYORUM?
Yaşar Eyice
28 Ekim 2016 Cuma 11:41
ORMANLAR MI KAYBOLDU, BEN Mİ GÖREMİYORUM?
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
‘Çöpten’ altın çıktı!
Çok etkilendiğim için paylaşmak istedim.
Gazeteci Ünal Tümin ile Foto Muhabiri Mehmet Özdoğru haberi benimle paylaştıkları için öğrendim.
Bir süredir televizyon izlemediğim için güzelliği yaşamamıştım.
Bu arada seyircinin, izleyicinin yüzde kaçının gerçeği fark ettiğine de emin değilim.
Türkiye gerçeğini yazımın sonunda vereceğim iki önemli ve gerçek haberle göstereceğim...
*- Herkes ister!
Onlarca televizyondan birinde ‘Kim milyoner olmak ister?’ isimli ilgiyle izlenen bir yarışma programı var.
Hafta başındaki yayında sorgucu sunucunun karşısındaki koltuğa Ahmet isminde bir genç oturur.
Kendini tanıtırken temizlik işçisi olduğu öğrenilir gencin.
Anlatımından, kendini tanıtımından tarzının ‘rapçı’ olduğu düşünülebilir.
Konuşmalarından Ünal Tümin’in çıkardığı şu:
Rap müziğine ilgi duyuyor ve amatör çalışmalar da sergiliyor.
Belki ‘Rap nedir?’ diye düşünenler olmuştur.
Ya da bilmeyen veya hatırlamayanlar...
Ben söyleyeyim:
*- 70’ten bu yana!
‘Rap’, bir müzik türüdür.
Kökenleri 1970`lerin getto Amerika`sına dayanmaktadır.
Amerika`nın varoş bazı eyaletlerindeki çetelerin birbirlerini islah amaçla buldukları hip-hop kültürünün müzik koludur. ...
Rap, 'rhitmic american poem' olarak açılabilir ve çoğunlukla ‘muhalefeti susturmak’ anlamında kullanılmaktadır.
Ben biraz da özellikle orta Anadolu’da ‘aşıkların’ yüzyıllardır süre gelen sazlı sözlü atışmasına benzetiyorum...
Birkaç kez aşıkların atışmalarını keyifle izlemiştim...
Onun gibi bir şey de diyebilirim, bilmeyenlerin hayallerinde canlandırmaları için...
*- Sonunda hayran olacaksınız!
Bizim ‘Temizlik’, halkın ise kısaca ‘Çöpçü’ dediği Ahmet’in ilgilendiği ‘Rap’ müziğinin Türkiye’deki gelişimini, daha doğrusu tarihini de verdikten sonra, konu üzerinde bu kadar ilgilenmemin nedenini özetleyeceğim...
Her okuyucunun ağzından istem dışı ‘Vayy!’ sözcüğünün geçeceğine ve ‘Helal olsun!’ diyerek uzaktan da olsa bu genç kardeşimizi, emekçimizi kutlayacağını düşünüyor ve hissediyorum.
Önce Türkiye'de rap müziğin tarihi...
Türkiye'nin ‘rap’inin, TürkçeRap olduğunu söyleyelim.
Türkler arasında rap ilk olarak Almanya’da yaşayan Türkler arasında yayılmaya başladı.
Almanya’daki Türkler 90’lı yılların başından itibaren yöneldikleri Rap müziğin ülkemize taşınmasında öncü oldular.
Böylece, Cartel’le beraber 95 yılında rap müzik ülkemizde ciddi anlamda boy göstermeye başlamış oldu.
Türkiye’de ve diğer ülkelerde rap müziğin ilk çıktığı yıllardaki argo üslubunun, dinleyici kitlesinin ve daha kaliteli, marjinal ve ehil rapperların artmasıyla bir anlamda entelektüel bir üsluba dönüştüğünün altını özellikle çizmek gerekir.
Türkiye’de rap sanılanın aksine büyük ilgi gördü ve ulaştığı kitle her geçen gün daha da büyüyor.
Bugün, rapirlerin albüm satışlarının hızlı bir biçimde arttığına şahit olmaktayız.
*- Şiire ilgilenmeyen var mı?
Lakin, ilk yıllarda rap müziğe karşı duyulan önyargı ortadan kalkmış, bugünlere gelinen noktada artık rap müzik ‘aileye ulaşan’ bir müzik türü olabilmeyi başardı.
Yıllardır duyduğumuz ‘Her Türk şair doğar’ anlayışını da hatırlayacak olursak, rap müziğin ehil rappirlerin ustaca lirikleriyle bir anlamda Türk insanının şiir ihtiyacını da karşıladığını söylemek sanırım abartı olmayacaktır.
*- Herkese kucak açılır
Bir başka neden ise, Türkiye’de rapın, diğer ülkelerde olduğu gibi etnik guruplar yerine, halkın tüm kesimlerine kucak açmasıdır.
Tabiî ki de, sürekli olarak birbirlerine kırdırılmaya çalışılan, en temel değerleri, hatta dinleri bile değiştirilmeye çalışılan, gençliği para, seks ve uyuşturucu üçgeninde yok edilmeye çalışılan, bütün geleneksel, dini değerleriyle bir üçüncü dünya ülkesinin evlatları olabildiğince protest ve pesimist (kötümser) olacaktır.
Yani müzikle ilgilenmek özellikle gençlerimizi spor ve sanata ilgilenme gibi kötülüklerden ve kötülerden korur...
Şimdi olayı anlatmaya devam edeyim:
*- Kitabın katkısı
Temizlik işçisi Ahmet, öncelikle 15 bin liralık banka borcunu kapatmak için ‘Kim milyoner olmak ister?’ isimli televizyon programına katılmış.
Mehmet Özdoğru’nun dediğine göre, hedefini yüzde yüz arttırmış.
30 bin liralık soruda, yine herkesin şaşırdığı gibi ünlü Edebiyatçı Amin Maalouf’u bile bilmiş...
Şimdi bu ünü edebiyatçıyı da anlatmak istiyorum fakat konunun ana temasından iyice uzaklaşmış olacağımdan geri atıyorum.
Format gereği yarışma esnasındaki sohbet sırasında dinleyicileri şaşırtan ve Amin Maalouf ile hayrete düşüren temizlik işçisi Ahmet şunları anlatmış:
‘Çöplerden topladığım kitapları biriktirdim.
Onları önce kendim okudum, daha sonra ihtiyaç sahiplerine verdim.
Kalanları kütüphanemde sakladım.’
İşte bu!
Temizlik görevlisi, ‘çöpçü’ dediğimiz, belki de çoğumuzun küçümsediği insanımız bu Ahmet!
Şimdi olayın önemini vurgulamak için anlatayım:
*- Çöpten çıkaran ve çöpe süpüren
Affınıza sığınarak yazıyorum, ‘Çöpçü Ahmet’ten sonra koltuğa üniversite son sınıf öğrencisi, hem de ‘Halkla ilişkiler’ okuyan Derya isminde bir bayan oturmuş...
Belki de aklından ‘Çöpçü Ahmet 30 bin lira kazandığına göre ben en azından onun iki misli yani 60 bin lirayı su içinde kazanacağını düşünmüştür.
Belki yarın çok önemli yerlerde göreceğimiz Derya Hanım, ABD Başkanlığı için Hillary Cilinton ile Donald Trump’un yarıştığını bilemedi.
Sorunun yanıtını seyircilere sorarak öğrendi...
‘Bu anlattıklarımdan, daha doğrusu bu iki örnekten ne anlam çıkardıklarını, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bilmiyorum ama gazeteciler şöyle dillendiriyor:
‘Kimi bilgiyi çöpten bile çıkartır, kimi ise önüne altın tepsi ile sunulan bilgiyi çöpe süpürür!’
*- Bak sen!
Bu arada nereden duydu ve okuduklarını bilmiyorum:
İzmir Ticaret Odası’nın kıdemli Başkanı Ekrem Demirtaş, ‘İzmir yeşili çok seviyorsa; Kemalpaşa sırtlarındaki ormana gitsinler...’ demiş...
Hoppala!
Birkaç gündür arada soruyorum:
‘En basit hesaba göre İzmir’de en azından 10 milyon fidanın ağaç olması gerekiyordu.
Ben göremiyorum, gören var mı?’ diye...
Baksanıza kıdemli, biraz dişini sıksa yarım asırlık başkan olarak tarihe geçecek olan Demirtaş kendince güzel bir açıklama yapmış:
‘İzmir yeşili çok seviyorsa; Kemalpaşa sırtlarındaki ormana gitsinler!...’
Ama şu var:
O ormanlar bize atalarımızdan kaldı...
Yani bizim birikimlerimizle çıplak alanlar, eski ormanlık alanlar yeşillendirilmiş değil!
Daha dün şunları yazdım:
Hitler, 'Nazi estetiği diye Berlin'deki ıhlamur ağaçlarını keserken, o dondurucu koşullarda Leningrad'da (Sen Petersburg’da) tek ağaç kesilmedi.
Isınmak için evlerdeki tüm eşyalar yakıldı ama tek ağaç kesilip yakılmadı…
Ve inatla direndi Leningrad…’
Nedense İzmir’de biz hiçbir şeye direnemiyoruz...
*- Önem veriyorum
Biliyorsunuz ‘okuyucu mektuplarına’ çok önem veriyorum.
Bazen çok özel oluyor, bazısı bilinçli olarak kaleme alınıyor, karalama falan içeriyor, iyi niyetli olanlar da var.
Bornova Eşrafından ablam Ayşe Ayşen İnce’ vefatından sonra baş sağlığı için yazanlardan bir okuyucum, iyi niyetlerini belirttikten sonra şunları kaleme almış.
Doğru yanlış yorumu yapmayacağım.
Aynen veriyorum...
Artık gerisi yetkilileri ilgilendiriyor.
*- Küçük ama önemli!
‘Başınız Sağ olsun... Ayşen Hanım’a Allah rahmet eylesin mekânı Cennet olsun. Geride kalanlarına sabırlar versin.
Değişecek kart yazına gelince bazı gerçekleri araştırmakta yarar var...
AKP kaçak elektriğin kazığı; bize...
CHP , sistem hatası yapan yetersiz şirket hatasının kazığını bize...
Ödeten- ödete ne!
Al birini vur diğerine!
42 senedir CHP ye oy veren biri olarak yazıyorum:
Bu kart değiştirmenin sebebi evvelki sene Bilgi sistemleri şirketinin yetersizliği sebebiyle 10-15 gün bilet yüklemesi yapılamadı.
Bu sürede kişiler kartlarındaki yüklü kısmı kullandı ve bitince yeni yükleme yapamadı.
Benim şansıma ben daha yeni yükletmiştim. Kartımda 50 tl. yüklü olduğu için bir gün bile ücretsiz binmedim.
Tabii bu durumda Sayın Başkan ‘Hatası olan ödeyecek!’ dedi.
Neyi ödeyecek?
10 günü aşkın insanların çoğu ücretsiz bindi ve yeni şirketin ödemesi gereken 10 milyon TL nin üzerinde bir zararı karşılaması gerekiyor.
Şimdi sıkı dur.
Bir bilet basınca 90 dakika...
İlkinde şu kadar çekti. Şu kadar kaldı.
90 dakika doluncaya kadar normalinde; ücretsiz aktarma yazıyor.
Oysa 90 dakika dolmadan bakıyorsun ‘işlem başarılı!’ diyor.
Bu ne demek biliyor musun?
Geçmişin tahsilatı.
Zarar kapatmak için kandırmamayla ücret çekimi. 20 tl yükleme olan kartımda 2 kere biniş sonunda 12,5 tl kaldı...
Yani arada bir kere ‘işlem başarılı’ yazdı.
90 dakikayı bırak 40 dakika sonra ‘işlem başarılı!’ deyip bir bilet daha çekti.
Yetmedi şimdi de kart bahanesiyle tekrar hatalarını bize ödetiyorlar...
Bir kere bile ücretsiz binmediğim dönem için bu güne kadar en az 10 kere ‘işlem başarılı’ oldum.
Ve takdir aldım...’
Herhalde bu vatandaşımızın belirttiği gibi başına daha doğrusu cebine gelen felaketin açıklamasını yetkililer yapar...
*****
GÜNCEL HABERLER
*- 2016 Sürdürülebilirlik Ödülleri sonuçlandı
Yaşar Topluluğu’nun ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlarıyla sürdürülebilirliğe verdiği önemin göstergesi olarak düzenlenen ‘Sürdürülebilirlik Yarışması 2016”’sonuçlandı.
Sürdürülebilirliğe katkı sağlayan projelerin ödüllendirildiği yarışmaya, Yaşar Topluluğu şirketleri toplam 19 proje ile başvurdu, yarışma kriterlerine göre değerlendirilen projelerden 8’i ödüle layık görüldü.
Değerlendirme sonunda ‘Dereceye Giren 3’, ‘Tematik Ödüle Hak Kazanan 3’ ve ‘Jüri Özel Ödülü’ alan projeler ödül almaya hak kazandı. Ödül almaya hak kazanan projeler, Çeşme Altın Yunus Otel’de düzenlenen Sürdürülebilirlik Yarışması 2016 Ödül Töreni’nde açıklandı.
*- Yılın Sanat Ödülü Yazıcı’nın
Bu güne kadar 15 şiir kitabına imza atan ve pek çok ödüle layık görülen şair Halim Yazıcı, Bergama Kültür ve Sanat Vakfı (BERKSAV) tarafından ‘Yılın Sanat Ödülü’ne layık görüldü. BERKSAV her yıl düzenlediği kültür sanat ödülleri kapsamında ‘Yılın Kültür Ödülü’nü ise Volkan Timurşah’a verdi.
*****
GICIK
*- Uzak durulması gereken 4 insan tipi; Saygısızlar, kıymet bilmeyenler, menfaatini her şeyin üstünde tutanlar, yalan konuşmaktan çekinmeyenler.
*- Mutlu olmak her şeyin yolunda olması demek değildir. Mutlu olmak, görmezden gelme konusunda ustalaşmak demek...
*- Büyük gruplar halindeki aptal insanların gücünü sakın hafife almayın.
*- Yeni yasaya göre; ehliyetli 24 milyon sürücü, her beş yılda ehliyetini ve sağlık raporunu yenilemek zorunda. Yani ortalama kişi başı en az 40 TL. ücret vermek zorunda. 24 milyonu 40 ile çarpın hesabı ortaya çıkarın. Acaba, ‘Zaten zamanında isteneni verdin’ dersek, masrafı devlet karşılar mı?
*- Çanakkale Köprüsü’nün temeli atılmadan geçiş ücreti belli oldu: Beş yıl içinde bitirilmesi beklenen önemli köprünün geçiş ücreti 15 Avro artı KDV. Olarak şimdiden açıklandı.
*- Bir esnafı asık surat, bir şoförü aşırı sürat, bir aileyi hayırsız evlat, bir yiğidi ise arkadan vurma yıkar.
*- Ben artık; kimsenin olmadığı bir dağ evine yerleşip bahçe, tarla işleriyle uğraşmak istiyorum! İhsanlarla değil...
*- Sabır: ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder.
*- Hayatın kaynağı nedir? Bazılarına göre rant’tır. Rant olmadan genele yaymak lazım...
*- Sakın kimseyi kırma, sözden ağırı yoktur. Beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz.
*- Gönlü geniş insanları seviyorum: Vefakar ve vicdanlı insanları, kalbi sevgiyle atanları, varlığıyla huzur verenleri, olduğu gibi davrananları, başkası olmayanları seviyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.