ÖZEL, SEÇKİN DAVETLİLERE...
Yaşar Eyice
09 Eylül 2016 Cuma 18:16
Sadece belirli, ya da bazılarına göre ‘saygın’ kabul edilen kişiler davetli olduğu için, Dokuz Eylül resepsiyonunu izleyemedim.
Ama belediye yetkililerinden duyduğuma göre, ‘harika’ denilebilecek bir alan hazırlamışlar.
9 Eylül sabahı saat 08.38’de gönderilen fotoğrafları izledim...
Arkasından; saat 08.41’de yine ‘94’ncü gurur yılı’ diye yeni görüntüler geldi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden...
Söylediklerine göre; Büyükşehir Belediyesi tarafından, İzmir'in kurtuluşunun 94. yıldönümü onuruna Fuar İzmir'de düzenlenen resepsiyon yine büyük bir katılım ve coşkuya sahne olmuş.
Yine söylediklerine göre; 1500’e yakın seçkin davetliyi, gecenin ev sahibi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve eşi Dr. Türkegül Kocaoğlu ile birlikte Konak, Karşıyaka, Buca, Bornova, Karabağlar, Gaziemir, Balçova, Çiğli, Narlıdere, Güzelbahçe, Torbalı, Bayındır, Kemalpaşa, Ödemiş, Selçuk, Menemen, Menderes, Tire, Dikili, Karaburun, Foça, Seferihisar, Çeşme, Bergama, Urla ve Beydağ belediye başkanları ile eşleri kapıda karşılamış.
94. yıl resepsiyonuna Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep ve İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu da katılmış.
Ama anladığım kadarıyla halktan kişiler de varmış.
Örneğin; 9 Eylül kutlamalarına destek veren İzmir ve İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği üyeleri de otomobilleriyle birlikte Fuar İzmir'deki resepsiyon alanında yerini almış.
Davetliler eşsiz güzellikteki otomobillere büyük ilgi göstermiş.
Başkan Aziz Kocaoğlu da, konuşmasında, özel davetilerine
‘Biz İzmirliler her 9 Eylül'ü, bu anlamlı güne yakışır bir şekilde kutlamak istiyoruz. Ülkemizin bağımsızlığı, devletimizin, milletimizin geleceği bizim birlik ve beraberliğimize bağlıdır.’ demiş.
Doğru...
Ben anadan babadan, dededen nineden İzmirli olduğuma göre bu sözlere aynen katılıyorum.
Özellikle İzmirli olmayan davetlilerin bu sözlere önem vermesini diliyorum.
*-
Bu arada anımsadım...
Urla’nın kurtuluş Günü, belediye Başkanı Sibel Uyar, 1500 kişilik değil ama Urla’dan 250 kişilik bir protokol listesi yaptırır.
Titiz bir çalışla sonucu bu istek oluşur.
Ve de bu 250 kişiye ilave bazı kişiler de Ağaçlı İskele Yolu üzerindeki lüks bir restoranda, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de katkısıyla ve de bir ajansının mankenerinin katıldığı yemekli bir resepsiyon verilir.
‘Parasını ödeyeceğim, müşteriyim’ dedeme rağmen ve önceden yer ayırtmama rağmen nedense buraya alınmadım kapıdan çevrilmiştim.
Ama ben de gittim, Urla’da belediyenin karşısındaki meydanda, ‘halk için’ verilen kutlama törenlerine katıldım.
Yani protokol başka yerde, vatandaşlar başka yerde kurtuluş gününü kutladılar.
‘Seçkin’ ve ‘özel’ sözcüğünden o günü anımsadım...
*- Bunlara zaman yok!
Yeri değil ama araya sıkıştırmak istedim:
Belediye tüm elemanlarıyla 1500 ‘seçkin ve özel’ davetliyi ağırlamak için seferber olduğu anda, yani saat 17.00’de Halkapınar’dan Üçkuyular’a giden ESHOT’un 35 RC 877 plakalı toplu taşım aracının en önünde ayakta iki yolcu vardı.
Biri ileri yaşlı bir erkek, diğeri ise orta yaşın üzerinde, ayağından sakat bir bayan.
Farkında değilim, kadının elinde kol değneği olup olmadığını bilmiyorum.
‘Şoför Bey, ön kapıdan inebilir miyiz?’ diye sordular.
Cevap yok!
Ama az önce moda olduğu gibi rahatça cep telefonuyla görüşüyordu.
Bu rahatlığı ve esnekliği yolculara göstermedi, duymazdan geldi.
Belki de kendine göre haklı idi...
Her yolcuya yanıt verse hali ne olurdu?
Boruyu bir kez daha tekrarladılar...
Ama dediğim gibi yanıt yoktu...
Anlaşılan olumlu bakmamıştı isteğe....
İzmirli olduğu tavırlarından ve yaklaşımlarından belli olan iki yolcu, ‘Ara duraktan belki binen olabilir, rahatsız etmeyelim!’ diye konuşarak, koridordaki yolculardan izin isteyerek ve düşmemeye, savrulmamaya dikkat ederek orta kapıya doğru yanaştılar.
Sahanlık dediğimiz yerdeki yolculardan izin isteyerek inmeye çalışırlarken, şoför otobüsü hareket ettirdi.
Bu arada söyleniyordu:
Sanıyorum, ‘Neden acele etmiyorsunuz’ ya da ‘Sizi mi bekleyeceğiz’ gibisinden bir şeyler geveliyordu...
Ağız dalaşı ve yolcuların şaşkın bakışı arasında yaşlı adam ile engelli kadın otobüsten inebildi.
İşte bazılarının İzmirli için bakış açısı bu...
Tabii ki bu ne ilk ne de son olacaktır...
Çünkü şikâyetler artık diz boyunu geçti.
Demek ki, yolcular bir durak değil, üç dört durak öncesinden kapılara yanaşırlarsa bu tür tartışmalar yaşanmaz.
Her şeye açıklama yapan ve kendilerini hep haklı bulanlar buna da bir açıklama yaparlar mı bilmiyorum.
Ama haklı oldukları bir olaydan daha söz edeyim:
*- Vatandaş hep haksız
Urla’dan İzmir’e giden toplu seyahat aracına bir kadın yolcu bindi...
O da ne?
Kartındaki bakiye yetersizdi...
‘Hay Allah kaç dakikadır bekliyordum, keşke minibüse binseymişim!’ dedi.
Hava kararmıştı...
Belki de kendini belediye otobüsünde daha güvenli ve sağlıklı yolculuk yapacağına şartlandırmıştı.
Ön sırada oturduğum için, ‘İleride kartınızı doldurursunuz, şoför bey size yardımcı olur!’ dedim.
Tok bir sesle yanıt geldi:
‘Olmaz öyle şey, bekleyemem!’
Kendine göre haklı...
Otobüs yolcularının neredeyse yarıdan fazlası, benim gibi ücretsiz seyahat edenlerden oluşuyordu.
Ben, şoförün hemşehrilik duyguları içinden hareket edeceğini, ‘Hanımefendi indiğinizde doldurursunuz, zaten konuşmamızdan çıkardığıma göre Gaziemir’e devam edecekmişsiniz’ diyeceğini düşündüm ve umdum.
Yani üzüldüm...
Çünkü otobüste hiç kimse kent kartını kullanması için bu eli dolu bayana vermedi.
Daha doğrusu herkes ücretsiz seyahat ettiği için bu imkânı yaratamadılar.
Şimdi yapılacak savunma ve açıklamayı biliyorum:
‘Şoförün bedava seyahat ettirme yetkisi yok!’
Kimin var ki?
Ama insanlık denen bir olgu var.
Çünkü bu kaçak yolcu değil...
Abartısız söylüyorum, en çok tenkit ettiğim şehirlerden İstanbul’da kaç kez benzer olaya rastlarım ve şoförlerin de özellikle yabancılara yardımcı olduklarına tanık oldum.
Bunu da içimi dökmek için yazdım.
*- Tebrikler yukarıdan
Vali Bey resepsiyonda yokmuş...
Tabii ki daha önemli işleri olmalı ki, yerine yardımcısını göndermiş.
Yani kutlamaları katılan seçkin davetlilerden alamamış.
Ama güzel tarafı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile İzmir Milletvekili Başbakan Binali Yıldırım kendisine tebriklerini göndermiş.
Şimdi bu kutlama mesajlarını da sizinle paylaşayım:
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İzmir'in kurtuluş yıl dönümü dolayısıyla, Vali Erol Ayyıldız ile Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'na birer tebrik telgrafı gönderdiği belirtildi.
Başbakan Binali Yıldırım, İzmir'in düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümünü kutladı.
Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Başbakan Yıldırım, İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 94. yıl dönümü dolayısıyla, Vali Erol Ayyıldız'a kutlama mesajı gönderdi.
Devletin zirvesinde durum böyle...
*- Daha da iyi olacak
Bu arada yanlış anlaşılmasın diye belirteyim:
İlk yazdıklarım resepsiyondan idi...
Ama halka açık Cumhuriyet Meydanı'ndaki törende şefliğini Uğur Sayınbatur’un yaptığı ‘Kültür Modern Brass Ensemble’ müzik grubu ve Türk Koleji Çocuk Korosu da sahne aldı.
Ege yöresi türküleri eşliğinde Tire Belediyesi, Gaziemir Belediyesi ve Seferihisar Belediyesi ekipleri sahnelediği halk oyunları gösterisi, etkinliklere renk kattı.
Göztepe Mesleki Teknik ve Anadolu Meslek Lisesi öğrencisi Ekin Güldiken ve Namık Kemal Anadolu Meslek Lisesi öğrencisi Çağdaş Çilek ‘9 Eylül’ü Düşünüyorum’ adlı şiiri okudu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Halk Dansları Topluluğu, ‘Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa’ şarkısı eşliğindeki halk oyunları gösterisini vatanlar alkış yaparak izledi.
10. Yıl Marşı’nı ise tüm protokol ve İzmirliler ellerinde bayraklar büyük bir coşkuyla söyledi.
Tabii ki Vali Bey, başkanın yanında idi...
*- İşini yapmayana, bıraktırmalı...
Devlet deyince aklıma geldi...
Daha dün, ‘Vatandaşa tazminat müjdesi’ vermiştim.
Vatandaş artık denetim memurlarına tazminat davası açılabilecek, kasıt tespit edilirse tazminatı memurun kendisi ödeyecek.
Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile ilgili değişiklikler Resmi Gazetede yayımlandı.
Görevlinin bağlı olduğu kurum, kusuru işleyen görevlinin yapmış olduğu eylemde; kin, garez, hatır, baskı veya telkinle yaptığı kanaatine varırsa, vatandaşa ödediği tazminatı bu görevliye rücu edebilecek.
Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da, arada bakanlar da açıkladı, ‘Biz de devlet memurları da vatandaşın hizmetkârıyız’ mealinde.
Yani herkes görevini bilerek, severek yapacak.
Yoksa hesabını verecek...
Ben de ‘İşine gelmiyorsa işini bırak!’ diyorum.
*- Bilmiyorsa öğrensin!
Şimdi küçük bir örnek vereceğim:
Hafta içinde, benim gibi, ‘emekli’ bir gazeteci ‘Sürekli basın kartını’ almak için birinci Kordon’da, körfez manzaralı ‘enformasyon’ bürosuna gider.
Kapıdaki güvenlikçi hanım ‘basın kartını göster!’ der...
O da ‘Yok kaybettim’ diyerek ağız dalaşı yaparlar.
Güvenlikçi kendine göre haklıdır, çünkü aynı binada hizmet veren RTÜK yetkililer ‘mutlaka gör’ talimatını vermişlerdir.
Sonuçta yukarı çıkarlar, ama aşağıdan yukarıya telefon talimatı (!) ‘Bizimle tartıştı!’ diye gitmiştir.
Gün boyu görüştükleri selamlaştıkları kişiye tabii ki inanacaklardır.
Neden yalan söylesin ki?
Neyse, memur hanım, ‘Basın kartını bulur’ ve ‘eskisini verin!’ der...
‘Kayboldu yok!’ yanıtını alınca da, ‘ O zaman gazeteye ilan verin, onunla buraya gelin!’ der.
Emeklinin gazeteye ilan verecek parası var mı?
Eski yıllarda, yanı çalıştığı zamanda olsa, hadi idare ederlerdi...
Emekli ‘Sanıyorum en azından 10 yıl geçti, artık nüfus kayıplarında bile gazete ilanı yok!’ dedi.
Ve ilave etti:
‘Eski kartı ne yapacaksınız? Üzerinde fotoğraf var, kimse kullanamaz. Zaten hiçbir geçerliliği de yok. Kimlik yerine bile geçmiyor. Yani kullanıcısına bir fayda ve yarar sağlamıyor. Ama ileride torunlarım, çocuklarım, hatıra olarak belki saklarlar’ dedi.
Tartışma büyüdü...
Bu arada bayan müdürünü amirini aradı...
‘Beni azarlıyor’ dedi.
Emekli ise, ‘Bağırarak konuşuyorum, telefondaki müdürünüz de duysun diye!’ dedi.
Müdür ya da yetkili duydu ya da duymadı, ama talimatını uzaktan kumanda ile verdi:
‘O zaman gitsin karakoldan bir kâğıt getirsin...’
Hani ‘Bugün git yarın gel!’ hikâyesi...
Ben bir hatırlatma yapayım:
‘Benzer uygulama bundan önceki dönemde de uygulanmak istenmiş, ancak tepkiler üzerine genel müdürlük, ‘Eski kartları ne yapacaksınız’ diyerek hak sahiplerine kesinlikle verilmesini talimatını geçmişti...
Tahmin ettiğiniz gibi oldu:
En azından 50 yılını mesleğe vermiş, İzmir’e, Ege’ye ve Türkiye’ye hizmet etmiş olan gazeteci, ‘hadi yahu!’ dedikten sonra, ‘Size hediyem olsun, ister yakın ister atın’ diyerek, genelde hiçbir işe yaramayan ‘Sürekli sarı basın kartını almadan’ ve söylenerek Kordon’a çıkmış...
*- Yeni Foça kitap günü
Foça Belediyesi ve Foça Kent Konseyi Eğitim Grubu işbirliği ile düzenlenen ‘1. Yeni Foça Kitap Günü’ 10 Eylül 2016 Cumartesi günü Yeni Foça’da gerçekleşecek.
Yeni Foça Belediye Meydanı’nda, saat 18.00’da başlayacak olan Kitap Günü etkinliğinde; Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Ahmet Önel, Namık Kuyumcu, Hasan Öztoprak, Mustafa Özturanlı, Gönül Çatalcalı, Sevhan Beğendi, Yayla Boztaş ve Prof. Dr. Huriye Kuruoğlu, edebiyatseverlerle buluşacak.
Yeni Foça Kitap Günü’ etkinliğine Foça’dan katılmak isteyen vatandaşlar için, Pazar Yerinden, saat 17.00’de hareket edecek olan araçlarla, Yeni Foça’ya ücretsiz ulaşım sağlanacak.
*- Kurtuluş Günü dolayısıyla
Şef Ergin Kayran yönetimindeki Foça Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu, 10 Eylül Cumartesi günü, Yeni Foça’da konser verecek.
Konser, Yeni Foça Belediye Meydanı’nda, saat 21.00’de başlayacak.
*-
****
GICIK
*-Birinin arkasından bi ton laf ettikten sonra, onu görünce nasıl can ciğer oluyorsan bana da anlatsana, söz bak ‘karaktersiz!’ demeyeceğim.
*- İnsanı ne sırtında ne de omzunda taşıdıkları yorar; insanı azıl yoran, yüreğinde taşıdıklarından göremediği vefadır.
*- İyiliğe niyet edin, sıkıntıya sabredin, aza kanaat edin, hatanızı kabul edin, varken tasarruf edin, nefsinizle inat edin, ama kimseye menfaat için kulluk etmeyin.
*- Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde, ondan yana çıkmazsan öncelikle korkaksın demektir.
*- Ne yaparsan yap, ne söylersen söyle sürekli senin yanında kalan dostundur.
*- En zor günlerini tek başına atlattıysan sonrasında hiç kimseye eyvallahın olmaz!
*- Ayakta duracak halin yok iken, hayatta kalacak nedenlerin olabileceğini sakın unutma.
*- Umusuzluk yok, acele etmek yok, imkânsız diye bir şey yok. Ama sabretmek var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.