24 Kasım 2024
  • İzmir7°C
  • Manisa8°C
  • Aydın8°C
  • Afyon-2°C
  • Balıkesir4°C
  • Bursa5°C
  • Çanakkale2°C
  • Muğla4°C

ŞEREFSİZİN İLK OLAYI DEĞİLMİŞ

Yaşar Eyice

09 Aralık 2016 Cuma 20:35

ŞEREFSİZİN İLK OLAYI DEĞİLMİŞ

Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi

*- Unutulacak gibi değil!

Deliye her gün bayram imiş...
Herhalde bu anlamlı sözden yola çıkanlar bize her günü Bayram gibi kutlama günü olarak sunmuşlar.
Anneler, babalar, sevgililer, engelliler günü derken yılsonuna gelirken bu gün yani 10 Aralık ise ‘İnsan Hakları Günü’ olarak kutlanıyor.
Söylenen şu;
Evrensel değerler her türlü iktidardan üstündür...
Anlatıldığına göre ;
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin kabul edildiği gün olan 10 Aralık, 1948'den bu yana her yıl İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor.
Aralık Ayında Yerli Malı Haftasını kutluyorduk, unuttuk.
Ama maşallah bu ‘İnsan Hakları Günü’nü hiç kimse unutmamış...
Herkes daha bir gün önceden bildiri üstüne bildiri yayınlamaya başladı.
Yoksa vurdu kırdılı geçen yaşamımızda bu önemli günü teğet geçecektik.

*- Aşağılık şerefsiz!

Turgutlu’daki olayı duymuşsunuzdur.
Bir çocuk annesi dört aylık hamile Ebru Tireli, evinin yakınındaki parkta spor yaparken, taksiden inen insan kılığındaki hayvanın saldırısına uğradı.
Aynen İstanbul’da işinden çıkıp evine giden hemşirenin otobüste uğradığı saldırı gibi.
Kadıncağız, ‘Hamileyim, varma!’ dedikçe, beyni yıkanmış saldırgan, kadıncağızı yere yatırdığı gibi görevini (!) sürdürmüş.
Bu ne biçim bir anlayış!
Nasıl yetiştirmişler bu kaçkını...
Kameralara bakmadan konuşan bana göre sözde bir din adamı, ‘Bunun bizimle ilgisi yok!’ diyor...
Sanki bazıları suçu ona atmış gibi korunma ve koruma içgüdüsü ile hareket ediyor.
Şerefsiz adamın saldırısına uğrayan Ebru Tireli’nin savunması daha da düşündürücü...
Hamile kadın. Mahalle baskısından mı, birilerinden çekindiği için mi bilmiyorum, ağlayarak, ‘Üzerimde montum vardı, her yerim kapalıydı!’ diyor...
Bu müdafa biçimi herhalde dünyanın hiçbir yerinde olmaz...
‘İnsan hakları günü’nde her halde uzmanlar bu konunun üzerine eğilir ve biraz bizi aydınlatırlar.
Hafızamızı bu tür olayların girmemesi ya da yaşanmaması için siyasileri mi, yöneticileri mi, televizyonları mı, suçlu olarak gördüklerini her halde uyarırlar.
Bir zamanlar bu tür olay yapan ve göz yumanlara ‘kulak çeken!’ ağbilerimiz vardı...

*-
Bu satırları yazarken Turgutlu’dan haber geldi...
Saldırgan yakalanmış...
İlk belirlemeleri göre altı ay önce de bir kadına saldırdığı ortaya çıkmış.
‘Ruh hastası’ olduğunu belirtmek için mi, yoksa yetişme tarzı mı?
Bunu yakında öğreniriz...
Eskiden bu haberleri ‘Uçan Bohça’ Tuncel Yılmaz’dan alırdık...
Ona bu lakabı da biz taktık...
Turgutluspor’un kalecisi idi...
Aynı zamanda muhabir...
Bir gün 7 gol yedi ve gazetelere yazdırdığı haberde, kaleciye beş yıldız, yani 10 puan verdi.
Tüm takım bir yıldız, kendisi beş yıldız...
O günden sonra biz de ona ‘Uçan bohça!’ dedik...
Şaban Baskın vardı Turgutlu’da....
Ailesi köklü ve zengin idi...
O, kendi değil başkasının fabrikasında işçi olarak çalışıyor, ailesine ‘Para pul istemiyorum!’ diyordu...

*- İzmir’deki düşünce

İnsan haklarından söz ediliyor ya, ben yaşadığım bir olayı anlatayım:
İzmirli Üniversite öğrencisi Pırıl Damar bir ay kadar önce söylemişti, ‘Bir daha mecbur olmadıkça İstanbul’a gitmem!’ diye...
‘Neden?’ diye sorduğumda tek sözcükle yanıt verdi:
‘Bitmiş!’
İzmirlinin ne düşündüğünü İstanbullu ‘İzmirliyim!’ dediğinizde çok daha iyi anlıyor...
Olay şu:
Mecidiyeköy ile Zincirlikuyu arasındaki yolda, eski Ali Sami Yen Stadının yakınında dört şeritlik yolun üçünü onlarca servis aracı kapatıyor.
Maliyesinden tutun da oradaki üniversitelere, dev banka binalarından tutun da tüm işyerlerinin hepsinin taşımacılığını bu şirket yapıyor,
Önemli hastaneler de bu çevrede var...
Bir ambulans siren sesi ile yeri göğü inletiyor...
Dakikalarca....
Ama yerinden üç metre ileriye bile gidemiyor.
Neden?
Çünkü bu ‘A’ ile başlayan özel taşıma şirketinin araçları dördüncü şeridi de kapatmış durumdalar...
Kıpırdamıyorlar bile...
Arkalarında binlerce araç bekliyormuş bir yana ambulansa bile yol vermiyorlar.
Çıldırmamak elde değil...
Hasta ne oldu?
Bunu bilen de yok!
Tanık İzmirli anlatıyor:
‘Bir ara aradan sıyrılarak bir motosikletli geldi. Yolun dördüncü şeridini de pervasızca kapatan sürücüye, bağırarak bir şeyler söyledi..
Ama az kalsın dayak yiyecekti, gazladı gitti...
Merek etmiş durakta dakikalarca otobüs bekleyenlere, ‘Herhalde bu şehirde trafik polisi yok! Ya da bu onlarca servis aracının sahibi önemli bir siyasi!’ diye sormuş...
‘Bu bir şey mi, bunun yüzlerce taksisi de var!’
Yanıt bu...
Peki kim bu talihli kişi...
Onun araçları yüzünden İstanbul trafiği katlediliyor, hastalar yollarda, hastaneye ulaşmadan can veriyor?
Televizyonlarda, spor programlarında görüyoruz,  önemli bir spor kulübünün yöneticilerinden...
Rizeli mi ne?
Takımının maçları yenilgi ile bitince hep ağlar...
Dediklerine bakılırsa, hastanede yatağından kaçmış ve maça gitmiş...
Güler misin, ağlar mısın?
O maça gitmek için hastaneden kaçıyor, ama iyileşmek için hastaneye yetişmeye çalışan hasta belki de onun neredeyse haftanın her işgünü yolları kapatan ve hiç kimseden çekinmedikleri açıkça belli olan şoförleri ve araçları yüzünden yolda can çekişiyor...
Hay gözünü sevdiğimin İzmir’i böyle bir olay görülür ya da yaşanabilir mi?
Sözde bu yıl İstanbul’da tüm servisler iptal edilecekti!
Ne oldu?
Güç yetmedi mi, yolları kapatanlara...
İzmir’i düşünüyorum...
Örneğin Yüksel Çakmur’u...
Bir günde seçimi kaybetmek pahasına bile tüm dolmuşları ve seyyar satıcıları kaldırmıştı...
İnsan Hakları denilince aklıma bu olay geldi...

*- Onları getirelim!

İki üç gün önce belirtmiştim...
İstanbul’a her gelişimde, mutlaka bir şekilde mutlaka ‘İzmirliyim!’ derim...
Bir ara İstinye Devlet Hastanesi’ne gittim.
Yöneticilerinden biri de İzmir Karşıyakalı...
‘Merhaba, sana İzmir havası getirdim!’ diyecektim...
Asansörü Çankaya metrosunda olduğu gibi iki tarafa açılıyor.
Her neyse asansöre yetişen oydukça yaşlı bir hastaya yardımcı oldum.
Bir sorusuna ise ‘Ben Buralı değilim, İzmirliyim!’ dedim,
D da, ‘Ben de buralı değilim Nişantaşı’ndanım!’ deyince, asansördekilerle birlikte koptuk...
Yani güldük....
Askerliğini yıllar önce Bornova’da yapmış, buna rağmen ‘Ah güzel İzmir, acaba bir daha görecek miyim?’ diye sorunca, ‘Neden olmasın!’ dedim.
Yine abartısız söylüyorum;
Her konuştuğum mutlaka ve mutlaka İzmir’i görmek istediğin belirtti...
Sözü şuna getirmek istiyorum:
Bir kere İstanbul medyasını bir kenara iteceksiniz....
Elinizin tersi ile dışarıya doğru süpürdükten sonra, açacağınız bürolar sayesinde İzmir ve Ege’nin özelliklerini içeren tanıtım günleri yapacaksınız.
Aynen zeytinyağı tadım ve tanıtım günleri gibi...
Sonra her bütçeye uygun İzmir’i turistik sefer düzenleyeceksiniz....
Ve yüzde yüz başarıya ulaşılacağını birlikte görüp yaşayacağız...
Herkes İzmir’i görmek, İzmir’i yaşamak istiyor..
Bunların içinde genci de var, yaşlısı da...
İş adamlarını geçin...
Orta tabaka ile öğrenciler potansiyel müşteri...
Özellikle hanımlar da...
İstanbul’dan Bursa, Bolu ve diğer yakın illere özel turlar düzenleniyor.
Akıllı bir çalışma ile İzmir ilk sırayı alır...

*-  İstanbul’un haline anlatmaya yeterli

İnsan Hakları Günü’nde aklıma neler geldi...
Hasta haklarından başladım, turistik seyahate geldim...
Ve de yine insan haklarına karşı bir uygulamayı anlatayım:
Şu günlerde ‘Şişli’nin kalbine taş gibi çöken bir inşaat var.
Şişli’nin tam ortasına yapılacak projenin bitmesi ile kentin silüeti ciddi şekilde zarar görecek.
İstanbul’un en eski meslek okulu olan Şişli Endüstri Meslek lisesi ile Sişlii Belediye Binası’nın üçte birinin içinde bulunduğu arazı ranta kurban gidiyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Şişli belediyesini devre dışı bırakarak en yükseği 37 katlı 4 gökdelene imar izni verdi.
Direnişe rağmen proje hayata geçirildi.
Kaptanpaşa Mahallesi’nde toplam 65 dönümlük alana  inşaat yapımına başlandı.
Yeşili az ilçede 200’e yakın yetişmiş ağaç da yerinden söküldü.
İşin ilginç yanını da söyleyeyim:
24 Kasım 2016 tarihinde CHP’li belediye bunu  ve iksa ruhsatına esas bir projenin tarafına sunulmadığı gerekçesiyle inşaatı durdurdu.
Ne kadar?
Onu da söyleyeyim:
Bir gün sonra yani 25 Kasım tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan gelen yazıda, imara ilişkin her türlü işlem yetkisinin bakanlığa ait olduğu belirtilip, inşaat faaliyetinin durdurulma işleminin kaldırılması istendi.
Peki bundan kim kazançlı çıkacak...
Okulun bulunduğu alan, azınlık vakıflarına ait malların iadesine ilişkin kararname ile Bulgar Ortodoks Eksarhlığı Vakfı’na verildi, Eksarhlık da yüzde 50 kat karşılığı müteahhit firma ile anlaştı.
Proje de bakanlık tarafından onaylandı...
Bu kadar bilgi yeter sanırım....
Hesabını ya da yorumun siz yapın...
CHP’liyeri sorarsanız...
Her zamanki gibiler...
Binlerce insanın bir noktada yaşam hakları elden gidiyormuş kimin umurunda...
Para var bu işte para...

*- Dönüp dolaşıp...

Yine İnsan Hakları’na döneyim:
Bugün dünyada ve ülkemizde insani yaşam koşullarına ve temel insan haklarına ilişkin gelişmeler ne yazık ki bir ‘kutlamadan’ söz edilmesinin koşullarını ortadan kaldıran gelişmelerdir.
Vedak Adak’ın belirttiğine göre:
Dünyamız, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan İnsani Gelişme Raporu’na göre sosyal ve ekonomik paylaşım ilkeleri açısından en kötü dönemini yaşamaktadır.
Gelişmiş ülkelerin arasında birkaç ülke ve bu gelişmiş ülkelerin çok uluslu şirketleri, tüm dünyada elde edilen gelirin yaklaşık %80’ine sahiptir.
91 gelişmekte olan ülkede yaşayan yaklaşık 1,5 milyar insan çok boyutlu yoksullukla karşı karşıya ve sağlık, eğitim ve yaşam standartları alanlarında tekrarlayan yoksunluklardan muzdariptir.
Ayrıca yaklaşık 800 milyon insan, herhangi bir zorluğun ortaya çıkması durumunda yoksulluğun pençesine düşme riskiyle yaşamaktadır.
Gelir dağılımının dünya ölçeğinde yarattığı uçurum, yoksulluğun boyutu ve işsizlik sorunu gündemin ilk sıralarında yer almaktadır.


***-
GICIK

TÜGİAD 16. Dönem yöneticilerini seçiyor

1986 yılında kurulan ve bu sene 30. kuruluş yıldönümünü kutlayan Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) 16. Olağan Genel Kurulu, 10 Aralık 2016 tarihinde İstanbul’da toplanacak.
Türkiye’nin içinde bulunduğu gündemin hassasiyetinin ve sivil toplum kuruluşlarının sorumluluklarının bilincinde olan TÜGİAD üyeleri genel kurulda önemli konuları tartışarak yeni yönetimi belirleyecek.

*- Yetenekli futbolcular seçilecek

Sporlab organizasyonu ile Agora Alışveriş Merkezi'nin ana sponsorluğunu ve ev sahipliğini üstlendiği; Türkiye’nin en yetenekli Freestyle Futbolcularının belirleneceği Freestyle Futbol Türkiye Şampiyonası Finali 11 Aralık 2016 Pazar günü saat 15:00’te  Agora Alışveriş Merkezi’nde gerçekleşecek.

*- Karikatürle ‘İnsan Hakları’ sergisi

Bornova Belediyesi 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 40 karikatüriste ait 40 eser, Bornovalıların beğenisine sunuldu.
Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi’nde kapılarını açan sergi, üç gün boyunca da Büyük Park içindeki Gençlik Merkezi’nde olacak.

****-
GICIK

*- Lebip Timor yazmış; ‘Eşeğe haddinden fazla değer verirsen kendini yarış atı zanneder. Adam olmayana da fazla değer verirsen kendini adam zanneder.’
*- Cemil Dirim, ‘Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiçbir koz verme! İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil. Asla dönüp arkana bakma’ diyor.
*- Ali Osman Karatekin, ‘Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde tut. Bir kişiyi kafanda bitirdikten sonra; iki çifit tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama!’ diye sesleniyor, gençlere...
*- Servet Vural şunları söylüyor: ‘İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma. Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.’
*- Ünal Tümin’e göre, sevdiğin insanda şu özelikler olmalı, ‘Deniz gibi cömertlik, güneş gibi sıcaklık, toprak gibi tevâzu!’
*- Banu Can Kızıl paylaşmış, ‘Çalınan her kapı açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.’
*- Nazlı Bayındır, ‘Önyargılarınızı kendinize saklayın! Bilmediğiniz hayatlara burnunuzu sokmayın. Ve haddinizi aşan konularda yorum yapmayın!’ diye yazmış.
*- Murat Eştürk’ün sözü, ‘Olmak istediğin kişiyi ve yaşamak istediğin duyguları yansıtan insanlarla görüş, çünkü enerjiler bulaşıcıdır.’
*- Erol Akıncılar paylaşıyor: ‘Kendini ulaşılmaz dağlarda kar sananlar, bir gün çamurlu su olarak ayaklar altına sızar.’
*- Hakan Ülkü, ‘Haksız eleştiri çoğunlukla şekil değiştirmiş kıskançlıktır’ diye yazmış.
*- Ahmet Gümüşçü şöyle diyor: ‘Bir derdiniz olduğunda anlatacak kimsenin olmadığını değil. Anlayacak kimsenin olmadığını anladığınız an yalnızsınızdır.’
*- Her insanın hayatında iki ağaç vardır, biri mutluluk, diğeri hüzün ağacı. Hangisini sularsan onun meyvesini yersin.
*- İçin avaz avaz ağlarken, dışının sessizce kabullenmesidir, ‘Sabır’ denilen şey...
*- Mütevazı ve sessiz olan kişileri enayi sanmayın. Sesini çıkarmıyorsa kalitesindendir.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.