• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İzmir 8 °C
  • Manisa 8 °C
  • Aydın 9 °C
  • Afyon -3 °C
  • Balıkesir 4 °C
  • Bursa 5 °C
  • Çanakkale 5 °C
  • Muğla 5 °C
  • Uşak -2 °C

Rumların Enerji İttifakı

Ata ATUN

RUMLARIN ENERJİ İTTİFAKI

Prof. Dr. Ata ATUN / Yeni Vizyon Gazetesi

Rumlar, Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye karşı her tür ittifakı kurmanın peşine düşmüşler. 1992 yılında dönemin Rum Yönetimi başkanı Klerides Avrupa Birliğine başvururken yaptığı açıklamada, “Kıbrıs’ta kaybettiğimiz toprakları Avrupa Birliğini arkamıza alarak tekrardan kazanacağız” demişti. 1 Mayıs 2004 tarihinde de AB’ye kabul edildikten sonra Türkiye ile AB Katılım Müzakereleri başladığı vakit, Veto hakkını ileri sürerek Kıbrıs’ta toprak ve asker çekilmesi tavizi istemişti.  

1821’de Mora isyanından sonra Atina’ya kadar inen Osmanlı Ordusunu dönemin Avrupa Devletleri durdurmuş ve Yunanistan tazminat ödemeyi kabul ederek Osmanlı tarafından yok edilmekten kurtulmuştu. 1829’da Yunanistan bağımsızlığını bu sefer tek bir kurşun atmadan, isyan etmeden, sadece dönemin Avrupa Devletlerinin desteği ve Osmanlı Devletine yaptıkları baskılar sonucunda elde etmişti. Aradan geçen 70 seneden sonra aynı oyun Girit’te oynandı. Avrupa devletlerinin desteği ve düzenbazlığı sonunda Girit Osmanlıdan koparıldı ve Yunanistan’a altın bir tepsi içinde hediye edildi.

Sıra geldi şimdi Kıbrıs’a.

1974 yılında, güya bir Ali Cengiz oyunu ve el çabukluğu ile Kıbrıs adası Yunanistan’a bağlandı ama bu sefer Türkiye bu oyuna gelmedi. Rumlar Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldular ve adanın üçte birini adanın esas sahibi olan can düşmanları Türklere bırakmak zorunda kaldılar. Yıllardır da her tür düzenbazlık, ayak oyunları ve düşmanınım düşmanı benim dostumdur felsefesi ile Türklere kaptırdıkları toprakları geri almaya çalışıyorlar, ada üzerindeki Kıbrıslı Türkleri varlığını hiçe sayarak, yokmuş gibi farz ederek.

Şimdi de AB üyeleri olmalarına rağmen, Mısır, İsrail, Yunanistan ve İtalya ile sözde enerji ittifakı kurarak, Türkiye’nin II. Deniz Hukukundan doğan haklarını çiğnemeye ve tek taraflı ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölge ile Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin haklarını çiğnemeye çalışıyorlar.

21 Kasım tarihinde Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır enerji ana konulu 5’inci üçlü zirve Lefkoşa’da yapıldı. Zirveden sonra  “Lefkoşa Beyannamesi” yayımlandı. Beyannamenin içinde üçlü ittifakın İtalya ile genişlemesi kararı çıkarken ana hedefin Kıbrıslı Rumların, Türkiye’ye yanına Yunanistan’ı ve Mısır’ı alarak kafa tutmak istemesi çıktı. Yayınlanan 12 maddelik beyannamenin içinde Türkiye’ye uyarı yapılması, ihtar verilmesi, Kıbrıs’ın egemenliğine saygı duyması ve müzakerelerde olumlu davranması ön sıralarda yer aldı ve Beyannamenin gerçekte özünü oluşturdu. Bu beyanname bu içeriği ile Enerji anlaşmasından çok Türkiye’ye karşı ittifak anlaşması oldu.  

Şimdi de, İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İtalya üzerinden geçecek boru hattı ile Doğu Akdeniz’den çıkarılacak doğalgazın AB’ye sevk edilmesi anlaşmasının yapıldığı açıklandı. Sanki de büyük bir zafermiş gibi, Anastasiadis Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bu anlaşmayı açıklayarak seçimi garantilemeye çalıştı ama bu anlaşma bildiğiniz bir hikaye.

Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa'ya taşınmasında Türkiye dışındaki güzergahların ekonomik olmadığını tüm uzmanlar söylüyor ve rakamsal olarak da ispatlıyorlar. Bu projenin yaklaşık maliyeti 6 milyar Euro. Bu maliyet 1 ton petrol fiyatına dönüştürüldüğü vakit günümüz fiyatlarının 3 katı bir fiyat çıkmakta ortaya ve doğalgazın petrol ile rekabeti ortadan kalkmakta. Doğalgaz endeksli petrol fiyatının varil başına fiyatı 140 Dolara çıkınca ekonomik olabilir ama günümüzde fiyatlarla mümkün değil. Rum Yönetiminin sadece Kıbrıs'ın sözde MEB’indeki mevcut gazla, boru hattı veya sıvılaştırma tesisi kurması sadece pembe bir hayal.

İşin ilginç yanı ve asıl kandırmacası Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Yunanistan ve İtalya arasında imzalanan mutabakat zaptını imzalayanların sadece politikacılar olması. Nobel veya Delek şirketlerinin imzaları ve onayları yok. Bu projenin sadece politikacıların imzaları ile gerçekleşmesi ile lafla peynir gemisi yürütmek arasında pek bir fark yok.  Gerçekte en doğru ve ekonomik yol, boru hattının Leviathan’dan Türkiye’ye kadar deniz altından döşenmesi ve kara hattına bağlanarak Avrupa’ya ulaştırılması.  

Anastasiadis şimdilik bu gerçeği açıklayamayacak durumda ve göz boyamak ile seçim kazanmak hevesinde.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0533 557 8894