YARGIÇ, 'SANIK AYAĞA KALK!' DEYİNCE
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
*- Ahlaksızlığa, ‘Evet!’ mi, ‘Hayır!’ mı?
Haberi ‘vahşet!’ sözcüğüyle vermişler...
Korkunçluğunu vurgulamak için...
Ne vahşeti?
Bu düpedüz ahlaksızlık...
Sütü bozukluk, kanı bozukluk, namussuzluk!
Ne derseniz deyin hafif kalır...
Aslında bu ‘Baştan savmak!’ anlamına da gelir...
Böyle olaylara sadece gerici yurtlarında rastlarız diye düşünürdük, ama yanılmışız...
Bu iblisler her yerde var...
Taciz kelimesi bile hafif kalıyor...
Ne diyeceğimi yazacağımı bilemiyorum...
Aslında olay yeni değil...
Geçen yıla dayanıyor...
Kendine spor adamı denilen biri Türkiye’nin en önemli semtlerinden birinde, İstanbul Etiler’de yaşı küçük 11 çocuğa tecavüz etmiş...
Bir futbol takımını 11 kişi olarak düşünürsek, olayın ne kadar mühim olduğunu düşünebiliriz.
Bilmeyenlere ‘Etiler’i şöyle anlatabilirim...
Geçenlerde Gazeteci Adnan Sökmen şunları yazmıştı:
‘Komşum açken ben tok yatamam, bu nedenle Etiler’e taşınacağım!’
Siz de bu semtte oturmak isterseniz, en azından 10 bin TL.’yi gözden çıkarmanız lazım...
Bu sadece ev kirası için...
Altınızda da Jaguar falan olmalı...
Haberi tekrarlayan, Türkiye Spor Yazarları Derneği önceki başkanlarından İzmirli Atila Gökçe, ‘Uyu medyam uyu!" başlığıyla kaleme alarak basını bu olaya duyarsız kaldığı için eleştiriyor.
Ben yeni öğrendim;
Daha önce konuyu Fatih Kuşçu ile adını henüz belirleyemediğim bir kişi yazmış.
Ama spor muhabiri değil...
Bir haberci...
Belki de Polis Adliye Muhabiri...
*- Adam ortada yok!
Sanık antrenör firarda...
Ama son mahkemesinde, 65 yaşında futbola emek veren bir antrenör olduğunu, çok büyük fedakârlıklar yaptığını, maddi-manevi zarar gördüğünü, çocukların da ifadelerini geri aldığını söylemiş...
Bu nasıl olur?
Bütün kazancını çocukların yakınlarına mı verdi de ifadelerini geri almalarını sağladı?
Ya da ‘rezalet’ önlensin diye bazıları ‘sus payı’ mı dağıttı?
Benzer olaylara rastlıyoruz...
Ama nedense hemen unutuyor, ya da unutturuyoruz...
Şimdi size bir anımsatma yapayım...
Kuşadası’nda yıllar önce bir İngiliz gelmiş, yerleşmişti...
Öğretmendi...
Çok iyi birisiydi komşularına göre...
Öyle ki, erkek çocuklarını evini alıyor, yediriyor içiriyor ve de ücretsiz İngilizce öğretiyordu.
Sonuçta bir küçüğün annesi davranışından şüphelendi, olayı babasına açtı.
Çocuk taciz ediliyordu...
Olay çıkarıldı...
Erkek çocukların sayısı futbol takımından fazla idi...
Ama ne oldu?
Birçok aile, ‘Çocuğumuzun geleceği kararmasın?’ diyerek şikayetlerini geri aldı...
Adam da pılını pırtısını, hatta kamera kayıtlarını da alarak ‘özel eşyam’ diyerek ülkesine döndü...
Yasalarda o zamanlar ağırlaştırıcı maddeler de tacizciler için uygulanacak maddeler yok muydu, bilemiyorum.
Bildiğim şimdi nasıl para karşılığı aileleri ‘küçük gelinlere’ göz yumuyorsa, bu durumlarda ise aileler bırakın göz yummayı, kör- sağır- dilsiz oluyorlar.
Çocuklarını değil kendilerini düşünüyorlar.
Bu konuyu uzmanlara bırakıyorum.
Acil servislerde görev yapmış doktorlara sorun bakın, neler anlatacaklar...
*- Size çok örnek gösterebilirim...
Ya avukatlara ne demeli?
Sanık avukatları, eylemin zorla gerçekleştirilmediğini, kamera görüntülerinin ise hukuka aykırı yoldan ele geçirildiğini iddia ederek müvekkilllerinin beraatini talep edebiliyorlar.
Avukatlık yasasında acaba bu var mı?
Hakim ve savcı gibi avukatların da adil olmaları gerekmiyor mu?
Bence Barolar bu konuya da önem vermeli ve bazılarına mesleklerinin gereğini anımsatmalı...
Suçlunun da kendine göre hakları vardır ama böylesinin değil..
Zaten Cezaevleri’nin de kendine göre kuralları vardır...
Katil belki af edilebilir, ama çaresiz çocuklara travma yaşatanlar, hayatlarını karartanlara pek af yoktur...
*- Görüntü güzel ama...
Merak ettim gün boyu Etiler çevresindeki spor tesislerini gezdim...
Biri Türkiye Spor Yazarları Genel Merkezine en fazla üç dakikalık uzakta idi...
Yağmur altında çocuklar futbol oynuyordu...
Güzel bir manzara...
Zaten herkese ‘çocuğunuz mutlaka spor ve sanata verin, kötü alışkanlıklardan, kötü arkadaşlardan koruyun!’ önerisinde bulunmuyor muyuz?
Hiç aklımızdan, aman öğretmenlere, eğitmenlere dikkat edin, demek aklımıza gelmiyor...
Gelmemeli de...
Ama olayları duydukça tüylerimiz dikiliyor...
Gözümüzü ve de kulağımızı açmamız, çocuklarımızı kız- erkek diye ayırım yapmadan kesinlikle takip etmemiz gerekiyor...
Benim bir tezim vardır:
Her olaya mutlaka şüphe ile yaklaşırım...
‘Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?’ diyenler gibi düşünürüm...
Böyle olunca doğruya daha fazla yaklaştığım oluyor...
Hata payı azalıyor...
*- Popo üzerine...
Dün akşam, Avustralya’dan İzmir’e kesin dönüş yapan Gazeteci Hulusi Şenel’den şu mektubu aldım:
‘Spor derneği ve basın kartı konusundaki yazılarından dolayı seni kutluyorum.
Düşüncelerine göre, bir takım kimseler için dernekler-cemiyetlerde siyasetçilerde olduğu gibi koltuk kapma, hava atma sağda-solda boy gösterme yerleri oldu. Koltuklar yumuşak olduğu için popolarını kaldırmak istemiyorlar.
Hoşça kal sevgili kardeşim.’
Hulusi Şenel’e teşekkür ettim...
Ama nedense kaç kez yazdığım gibi kimsenin hiçbir şey umurunda değil...
Tek düşündükleri makamda kalmak, devletin ve şirketlerin, ye da meşhur olmak isteyenlerden faydalanmak...
Rezaletin bini bir para deriz ya öyle...
Düşünebiliyor musunuz; İstanbul Etiler’de bulunan bir spor kulübünde, yaşları 18’den küçük 11 erkek sporcusuna, kulüp binasında farklı tarihlerde tecavüz ediliyor, onlar birbirleriyle ilişkiye zorlanıyor ve bu anları kameraya çekip şantaj amacıyla kullanan ve kullandıranlara ses çıkarılmıyor, görmezden geliniyor...
Vay benim aslan gazetecilerim...
Anne ve babaları...
Hukukçular, tıp adamları...
Görevliler, yöneticiler!
Herhalde yargıç ‘sanık ayağa!’ dediğinde hepimiz komut almış gibi ayağa kalkacak, başımızı bir şey olmamış gibi önümüze eğeceğiz...
Buna kuma gömmek denir ama ben böyle diyorum..
*- Daha çok söyleyeceklerimiz var...
Atila Gökçe’nin dediği gibi, spor dünyamızda gerçekler değil, polemikler gündemi oluşturuyor.
Futbolda hakem yanlışları, antrenör taktikleri, sporcu performansları elbet tartışılacaktır da....
Çocuk istismarı ve çocukların korunmasıyla ilgili haberler de - bir zahmet - gündeme gelmelidir.
Medyanın ilgisizliği, sessizliği ve tepkisizliğinin sporda bizi nerelere götürebileceğini görebiliyor musunuz?
Ben bu arada koltuğu hala bırakmamakta direnen Oğuz Tongsir’i yönetiminde olmak ya da yemeklere, seyahatlere gitmek için destekleyenlere hayret ediyorum.
Bugün Büyük TSYD Hareketi’nde gelen mesajda 13 Aralık Salı günü yapılacak olağanüstü genel kurulda, hukuksuzluğa son vermek için Naci Arıkan’dır demişler...
Ben ‘kabul’ diyorum...
Türk Bayrağına ve üyelerine saygısızlık yapanlara, Türkiye’de değil de başka ülkede olduklarını sananlara, Türklüğü unutturmaya çalışanlara, olayları görmezden gelen ve maddiyatı önde tutanlara her zaman olduğu gibi bugün de ‘hayır!’ diyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.